Yumuşak söylemlerle yürütülen "Barış Süreci"nin uzun vadeli sakıncaları konusunda AKP'yi sert cümlelerle uyardık. "Yaptığınız ihanettir" dedik.
14 yaşından beri sokaktan, yurttan, kantinden tanıdığımız bölücü Komünistlere karşı hiçbir zaman tavizkar olmadık.
Psikolojik mühimmatımız her zaman sağlamdı. 2013'te Barzani Diyarbakır'a getirildi, andımız yasaklandı, tabelalar kaldırıldı. Bir hafta sonra Diyarbakır havaalanını bizi karşılayan yavrukurtların sesinden "Andımız"ı haykırdık.
Diyarbakır'ın göbeğinde Ziya Gökalp'in kırık büstü başında "yeminimizi" yaptık. Sahadaki PKK-HDP dayanışmasını yerinde görüp, silah zoruyla gelen % 13,5 konusunda yetkilileri Ergani'den uyardık.
Televizyon ekranlarında: "Abdullah Öcalan, asla Kürtlerin lideri değildir; Marksist bir psikopattır!" cümlesini kurmamızın üzerinden 15 gün bile geçmedi.
Yani biz terör konusunda hiç idare-i maslahatçı olmadık. Daima bize yakışan bir milli heyecan ve kararlılık içinde olduk.
Mazlum kadına sokakta kalacağına kötü kocaya geri dönmesini tavsiye eden "Hayır sulhtadır" ayetini de istismar etmedik. Çünkü Kuzey Irak'la milyar dolarlık ticaretimiz, doğuda el etek öperek muhafaza edilecek şahsi mal varlığımız yoktu bizim…
Bununla birlikte "dar siyaset"in ve "acemi milliyetçiliğin" pençesine de düşmedik.
Biz camia olarak Kürtleri PKK'dan herkesten önce biz ayrı tuttuk; çünkü Marksist Kürtçülükle 40 yıldan beri zaten kavgalıydık. Salon züppelerinin de mescit papazlarının da yüreğinin yetmediği saha deneyimlerine sahiptik.
Aklı kötü yola düşmüş fikir fahişeleri, bizim 3.500 şehitle kazandığımız deneyimlerin tabii bir neticesi olan bu ideolojik olgunluğumuz karşısında komplekse düştüler.
Kendi alçak şarampollerine "yol budur" diyebilmek için bizim "ilim irfan otoyolumuzu" iftirayla kirlettiler. Bize "ırkçı, kafatasçı!.." dediler.
Bizi "etnik milliyetçilik" tuzağına düşüremeyince bu sefer "Türk"ü etnik grup gibi göstererek, anayasadaki, okul kitaplarındaki, devletin ruhundaki "Türk Milliyetçiliğini" lekelemeye yöneldiler.
Biz buradan hava harekâtına çıkamayız. Yağlı urganlı mahkemeler kuramayız. Tank olup, roket olup eşkıyayı kökünden vuramayız. Ama hepsinden daha önemli bir şey yapabiliriz:
Büyük eylemlerden sonra, terör ağaları "işte şimdi bölünecekler" diye pis pis sırıtırken suratlarına doğru "Kürtler bizim kardeşimizdir!.." diye haykırabiliriz.
Bu, bizim PKK'nın kanlı müktesebatına vurabileceğimiz en ağır darbedir.
PKK'nın amansız düşmanı olduğumuzu herkes biliyor. Bizim PKK'nın siyasi uzantısı HDP'nin meşruiyetini "salak society" seviyesinde tutmak için Başbakanlığı teptiğimize de bütün dünya şahittir.
HDP, barajı geçebilmek için Demirtaş'ın yalandan balon yapmış dudağından "Türkiye Partisi" tuzakları kurarken PKK, Türkiye'nin her yerine şehit cenazesi gönderiyorsa tabloyu doğru okumalıyız.
Dün Dağlıca'da, bugün Iğdır'da gerçekleşen vahşi PKK eylemleri, askeri veya polisi dize getirme amacıyla yapılmıyor. Batıya Kürt düşmanlığı pompalamak ve Kürtleri, milli bir aksiyonun hedefi yaparak onlara milli reaksiyon kazandırmak için yapılıyor.
Bu bir yaygın eğitim operasyonudur. 10-15 milyonluk bir kitleye bu şartlarda topluca milli şuur vermenin başka bir yolu da yoktur.
PKK, milletin canını acıtacak. Millet, batıda iğreti duran HDP binalarına ve Kürtlere saldıracak, "HDP'li milisler işte Türkler bize saldırıyor; demek ki aynı millet değiliz" yaygarasını çıkaracak ve PKK, 5 bin psikopatla vurup 10 milyon taraftar kazanacak!..
Yıllardır uygulanan kanlı senaryo budur. MHP Lideri Devlet Bahçeli bu yüzden gençleri, sokak eylemlerinden uzak tutmaktadır. MHP ve Ülkü Ocakları, bu yüzden söylemlerine azami dikkat etmekte; tahriklere kapılmamaktadır.
PKK'nın bu kanlı oyunu, cam çerçeve indirerek; tabela parçalayarak bozulmaz. Akılla, sabırla, belli bir stratejiyle bozulur. "Yiğitliğin onda dokuzu âl, onda biri alp"liktir.
Dün Dağlıca 16, bugün Iğdır 12!.. 45 günde 90 şehit!.. Bize "kardeş olan bunu yapar mı" dedirtmek istiyorlar.
Halbuki, Dağlıca'da bizi vuran Şam'dır, Iğdır'da bizi vuran Erivan'dır!.. Arkası Rusya'dır, İran'dır. Birlik ve kardeşliğimizi vurmaya çalışanlar, tarihi düşmanlarımızdır. Bunu böylece görmeliyiz.
Millet sokaklara inmişken, teri soğumadan kardeşlik, Türk tarafından da vurulsun isteniyor. Anlamalıyız!..
Türk Milliyetçiliğinin hem ideolojik olgunlaşma akademisi hem de siyaset karargâhı olan Milliyetçi Hareket Partisi, PKK'nın vahşi eylemlerle bizi bölemeyeceğini, kardeşliği öldüremeyeceğini en açık ifadelerle muhataplarına anlatmalıdır.
Vatanı asker korur. Milleti, kardeşliği, milli birliği koruyacak olan ise Milliyetçilerdir.