Bülent Akarcalı’nın geçtiğimiz pazartesi, yine bu köşede yayımladığımız  “Bitmeyen Birinci Dünya Savaşı”  değerlendirmesine bir itiraz geldi. İtirazın sahibi  “Uyan Türkiye” kitabının yazarı İsmail Şefik Aydın. “Sol”un da,  “Sağ”ın da Abdülhamid’e bakışının sorunlu olduğunu savunan Aydın’a göre, “Solun genel ezberi Abdülhamid karşıtlığına, İttihat ve Terakki Partisi hayranlığına dayanır... Sağ siyasetin Osmanlı ve Sultan Abdülhamid hayranlığının sebebi ise; İttihatçı düşmanlığından ve

Cumhuriyete bir türlü ısınamamaktan kaynaklanır...”

“Oysa...”  diyor Aydın;

“AKP zihniyeti Sultan Abdülhamid’i tanımış olsaydı, resimlerini duvarlardan indireceğine eminim. Çünkü Sultan Abdülhamid Türk Milliyetçisi idi. 1893 yılında şu değerlendirmeyi yapmıştır: “Türk unsurunu kuvvetlendirmeğe dikkat etmeliyiz. Rumeli’nde ve bilhassa Anadolu’da Türk unsurunu kuvvetlendirmek ve her şeyden evvel de içimizdeki Kürtleri yoğurup kendimize mâl etmek şarttır” (Nurer Uğurlu, ” II. Abdülhamid’in Hatıra Defteri “,  s. 237).   

Prof. Mehmet Genç’in belirttiğine göre de, Abdülhamid döneminde, devletin bekası için öngörülen dört şarttan biri ‘Yönetimde ağırlığın Türklerde olmasıdır’(SKY TV, 31.7.2013). 1876 Anayasasının 18. maddesine “Devletin resmî dili Türkçedir”;

19. maddesine ise “Türkçe bilen herkes kendi yeteneklerine göre memuriyete girebilir” hükmünü koyduran da  Sultan Abdülhamid’dir!

Evet, Sultan Abdülhamid’in Türklüğe bakışı budur fakat şu çelişkiye bakınız ki, Abdülhamid Han hayranı olan AKP zihniyeti, Türkçeyle ve Türklükle kavgalı!”
 
“Son umudumuz” Anzak
“Sizden Gelenler” gününde bu hafta ikinci konuğumuz İstanbul Barosu Genel Sekreteri Hüseyin Özbek. Gazete ve televizyonlardaki çoğu  “Bir Türk bile bu kadar milli bir Çanakkale filmi çekemezdi” yorumunun aksine, yerden yerden vuruyor

Özbek Avustralyalı aktör Russel Crow’un  “Son Umut” unu:

“Son Umut, Çanakkale muharebelerinde kaybolan üç oğlunu arayan Avustralya lı baba Joshua Connor’un hikayesini anlatıyor. (...) Her Batılının bilinçaltındaki oryantalist tortular Crowe’nin İstanbul’a ayak basmasıyla resmi geçide başlıyor. (...) İstanbul’a ayak basar basmaz bavulunu kapan afacanın ardından -hırsız sanmıştır- nefes nefese konaklayacağı pansiyonu bulan Connor burada gönlünü çalacak hırsızla karşılaşır: Küçük hanutçu Orhan’ın annesi Ayşe, Çanakkale şehidi bir yedek subayın karısıdır. Ömer, şehit ağabeyinin dulu Ayşe’yi ikinci eş olarak nikahına alıp pansiyona konma hesabındadır. Batı filmografisinin değişmez kuralı ise egzotik güzel Batılının, kötek şarklının hakkıdır!

(...) Geçen yüzyılın ilk çeyreğinde Batılı terbiye içinde yetişmiş olsa bile bir Türk kadınının pansiyon işletmesi, yabancı müşterilere hizmet etmesi, kadın erkek bir arada oynaması, Anzak’a abayı yakması gibi dönem sosyolojisine uygun olmayan gönül parantezini burada kapatıp konumuza dönelim.   

(...) Filmin ilerleyen sahnelerinde Binbaşı Hasan’ın, Connor’un oğullarını tanıdığı ortaya çıkar!.. Yaralı Türk askerini çatışmanın en kanlı safhasında şefkatli kollarına alıp Türk siperlerine teslim eden o kahraman Anzak’ı hemen hatırlamıştır! Mehmetçiğin bir bebek itinasıyla kucaklayıp düşman siperlerine bıraktığı yaralı Anzak hikayesinin de resmi tarihin uydurmalarından biri olduğunu bu vesile ile öğrenmiş oluyoruz!

(...) Geçen asır Çanakkale’yi işgalcilere dar eden Mehmetler, 100 yıl sonra sömürgeci tetikçileriyle hayal perdesinde eşitleneceklerini kuşkusuz ki düşünemezlerdi. Analarının ak sütü gibi helal zaferlerine işgalcilerin ortak edileceğini yemin billah söyleseler de inanmazlardı.  Hele özgür bir vatan bıraktıkları kimi torunlarının işgalcileri övgüdeki sınır tanımazlıklarını hayal bile edemezlerdi.
İyi ki Mehmet’in hakkını Anzak’a veren Mükremin Çıtırları görmeden bu dünyadan göçüp  gittiler.”
Alevileri ötekileştiren vekile kınama

Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu,  “Kendisini Hz. İbrahim, kardeşini de Hz. Muhammed ilan eden AKP Düzce Milletvekili İbrahim Korkmaz’ın  kendisini eleştiren Kılıçdaroğlu’na cevap verirken Kılıçdaroğlu’nun Aleviliğini hedef aldığını ve aslında Kılıçdaroğlu nezdinde tüm Alevilere saldırdığını”  öne sürerek,  “Kendi inançlarına dil uzatılınca ortalığa bir birine katanları ve de Savcıları hakkında işlem yapmak üzere göreve davet ediyoruz. Bir vekil olan İbrahim Korkmaz nezdinde bu tür ayrıştırıcı, ötekileştirici dil kullanan tüm kişileri lanetle kınıyoruz”  diyor.
 
Yüce Mizan

Bahattin Şükrüoğlu’nun mesajı, yolsuzlukla suçlandıkları halde Yüce Divan’a gitmeleri AKP’lilerin oylarıyla engellenen dört eski bakana:
“Mecliste yapılan oylama sonrası Yüce Divan’dan şimdilik yırtmış gözüküyorsunuz ama YÜCE MİZAN’ dan asla kurtulamayacaksınız...”