On yıl önceydi. Yanıma birlikte geldiklerinde kadın ateş almaya hazır barut gibiydi. Kadın ne derse desin, adamın pes edeceği yok. Konuştukça, konuşuyor...
Adam; ‘’...Tamam canım benim haklısın nurum. Ben eşşekim, kadir kıymet bilmez biriyim, sen ne dersen haklısın, kimse senin eline su dökemez, oldu bi kere canım benim, ama seni çok sevdiğimi biliyorsun, küçük bi kaçamak, senin üzerine gül koklar mıyım ben...’’
-Sus, suss!... Hala utanmadan konuşuyor da. Bu kaçıncı, senin yaptığını köpek bile yapmaz yaptıklarını, yeter artık. Bu iş bitti, uğraştırma artık beni . Avukat Bey’ede, verelim vekaleti anlaşmalı olarak tek celsede bitsin, tek celsede. O kadar...
- Ya canım karıcığım biz ne konuştuk evde, oldu bi kere. Özür diledim ya senden, ayaklarına bile kapandım, bak bakalım şu dünyada hatasız bir kul var mı? Beş parmağın, beşi bir mi? Fatma Girik , deniz gözlüm benim. ( O zaman sanatçı Fatma Girik sağdı)
Ben senden hiç vazgeçer miyim? Bak şu gözlerime. Gözümde sen, içimde sen, ruhumda sen, aldığım nefesim de bile sen varsın. Sen, sen, her yerde sen... Yavrum ben kimin için çalışıyorum? Bu katları, inşallah ileride yatlarımız da olacak. Kime yaptırıyorum bunları ha söyle, kime?..
-Kime olacak, bana değiştiğin o aşiftelere!.. Yersin artık onlarla, sana verdiğim emeklerim yüzüne gözüne dursun, boyun postun devrilsin...
- Bak şimdi canımın içi olmadı valla, kırıldım sana şimdi aşk olsun. Ben çoluğumun çocuğumun, bi tanecik sevgili karımın malını, rızkını yedirir miyim kimseye? Şimdi çok üzüldüm valla, hiç tanımamışsın kocanı!?
- Hadi, hadi ordan, beni yumuşatmaya çalışma. Ben bilmez miyim senin ne canbaz, ne lafbaz olduğunu. Avukat bey, Halit Kıvanc, Orhan Boran gibi ağzı dili çok iyi laf yapanlar bile bu adamın eline su dökemez lafa gelince!
Şeytanı bile kandırır bu. Ama bu sefer beni kandıramazsın... Daha önceden de beni tatile, yazlığa yollayıp, yaptın yapacağını, bu sefer yok, kesin kararlıyım...
Bende hem dinlerken, hem de eski kapattığımız dosyayı tekrar aldım elime göz gezdiriyorum. Zamparalıkta bayağı yol kat etmiş bizim adam.
Hitabet konusunda da kendisini oldukça geliştirmiş olduğunu gördüm... Karısının bu seferki kararlılığını gördükçe, yine başladı geliştirdiği taktiklere...☺️
- Ama yağmur gözlüm benim. (Kadının o an biraz gözleri dolmuştu) Yazlığı yapmadım mı üstüne hemen tak, tak!? Seni sevmesem yapar mıyım hiç Allaşkına, yapar mıydım?
- Ne bileyim ben seni, nasıl bir adamsın anlayamadım ki!..
- .........
- ...........
Bayağı bir sessizlik oldu. Adam en az 10-0 mağlupken konuşa, konuşa birden maçı nerdeyse 10’a - 5 duruma getirdi... Pes dedim kendi kendime!.. Çayları içtik , kadının direncini kırılmaya başladı sanki. Yüzündeki o sertlik, o ifadesizlik ve tavizssizlik yerini daha bir anlaşmacı tavra bıraktı. Neden sonra, adam başladı tekrar.
-Eee, Avukat bey siz hiç konuşmuyorsunuz?
- Ben dinlemede ve anlamadayım şu an. Bana yenilenmiş vekaleti kim verecek veya eski vekaletle mi devam edeceğiz.?
- Abiciğim konuşmuştuk ya sizinle, aşk olsun yani!.. Ne vekaleti, ne davası?..
Birden ortam gerildi. Kadının bana bakış ve tavırları değişti.
‘’...Bi dakka, bi dakka sen buraya gelmeden Avukat Bey’le konuştum mu dedin?’’
İş çıkmaza girdi şimdi. Adam ağzından kaçırdı bir kere, ben de inkar edemem. Fakat kadın müvekkilimin bana olan saygı ve güveni birden sarsıldı sanki.
Benim de canım sıkıldı, toparlamaya vçalışıyorum durumu. ‘’...Kafese giren kuşu...’’ demiyelim de, parası olan ve kapıdan içeri giren bir müvekkili de kaçırmak istemiyorum tabi ki.
Hemen döndüm eski müvekkilime, durumu kurtarmaya çalışıyorum. Yok senin zannettiğin gibi değil hanımefendi, aksine tam tersi.
‘’...Aman ne olur Avukat Bey, yuvamızı kurtar. Bu sefer eşim çok kızgın, o sana çok güvenir, düştüm ocağına, ancak sen ikna edebilirsin...’’ gibi şeyler söyleyerek bana bir saat yalvardı dedim. Kırdığı potu düzelttik diye, bizim zamparanın gözleri parladı. Elleri dizlerinin üstünde tüm masum tavrıyla hem önüne bakıyor, hem de çaktırmadan bana.
Kadın tam ikna olmadı. Bu sefer ben döndüm kocasına:
‘’...Anlatayım mı sana attığım fırçaları...’’ dedim. Müvekkilimin bakışı değişti. Kadın da, ‘’ Yok Avukat Bey, gereği yok, ben size güvenmesem buraya gelir miyim, Siz benim çocuğun Lise’den hocasısınız dersine girdiğinizden tanıyoruz sizi...’’
Ben de artık rahatladım doğrusu. Zaten bayağı zamandan beri gelen giden yok. Gelen giden çokta, para yok, ama her bir gelenden, ‘’ Allah razı olsun’’ duası çok.
Tabi ki güzel temenni ve dua. İnsanın karnı da sadece ‘’ Allah razı olsun Avukat bey, çok yardımcı oldunuz...’’ dualarıyla olmuyor ki... Bizim de emeğimiz var, büronun giderleri, masrafları , vergisi, kdv’si var, çocuğun Üniversite taksitleri var, var oğlu var...
Neyse durumu kurtardığımı düşündüm, adam zaten çantada. Onlar kendilerini, ben de kendimi düşünüyorum işin doğrusu. Böylesi velinimeti kaçırmak istemiyorum artık!. Bu sefer ben de adama biraz yüklenmeye başlayım ki, birkaç aylık gider de karşılansın, fırsatta kaçmasın dedim kendime.
Tam ağzımı açacakken, bizim ki anladı durumu, hemen kasvetli ortamı dağıtmak için zaten bir numaralı usta bu konuda. Hani şu bizim televizyonlarda her akşam konuşan çok bilmiş, kadrolu yorumcular var ya...
Canım herşeyi, her konuyu bilen çok bilmişler, onlardan bahsediyorum. Mübarekler her konuda söz sahibi, bilmedikleri hiçbir konu yok.
Neyse biz konumuza dönelim, Ne diyorduk ha! Bizim adamın ikna etme sanatında kalmıştık. Yok, yok o televizyon bülbülleri vız gelir. Şu an ki gördüğüm tüm siyasetçilerin hiç birisi lafı pasa çevirmede, adamımın eline su dökemez.
Siyasetçilerin hemen hemen tümü hazır yazıları camdan okurken bir sağa , bir sola bakmaktan nerdeyse kafaları kopacak!.. Bizim ki öyle mi?. İrticalen, hiçbir yere bakmadan, cümleleri vurgulu, espirili, kendisini acındırıcı, tam bir edebi sanat ustası.
Bizim mübarek sanki rahmetli ikinci ‘’ Osman Bölükbaşı’’ Yeni nesil bilmez rahmetliyi. Hani mecliste aralıksız tam 18 saat konuşan siyasi lider . Adam tıpkı o rahmetli gibi. Hitabet, söz sanatı, üslup, nazire, latife, espri, şaka, hiciv, hazır cevap, sert konuşurken bile yüzü gülen, hepsi yerinde!...
Açıkçası adamın hitabetine, konuları bağlamasına, espri kabiliyetine hayran olmamak mümkün değil. Bir an tutamadım kendimi. X...Bey, siyasetle ilginiz nasıl diye sordum. ‘’ Hiç sevmem siyaseti dedi...’’
İyi ki dedi. Yoksa es kaza bir parti kursa evel Allah seçim meydanları bir adam görsün adam derdim!..☺️
Sevmiyorum dediğine sevindim kendi kendime. Kadın anladı tabi ki. ‘’...Avukat Bey, bu zaten beni de bu tatlı ve yalan diliyle aldattı, hele bir siyasetçi olsaydı arkasından sürüklemeyeceği, kandırmayacağı adam olmazdı...
Bak o kadar laf söyledim, hiç yüzü kızardı mı? Hep böyle bu, sanki sinirleri alınmış, ama yapacağı pisliği de yapar. Başkasının çöplüğünde eşinmeyi çok sever, kart horoz....’’
‘’Ama aşk olsun karıcığım valla, bizi de kart yaptın, daha senle benim önümde yaşayacağımız ne baharlar var. Sonracığıma başka çöplükte eşindimse de birkaç defa, ama hep kendi çöplüğüme , kumrumun yanına gelmedim mi...’’ Ortam birden gine gerilmeye başladı. Hemen tekrar aldı sazı!...
‘’ Avukat Bey biliyor musunuz, ben gül yüzlümün arkasından. tam on sene koştum. Anlatayım mı hemen...’’
Kadın, amann ne anlatacaksın uzatma lafı dese de, ben de anlatsın bakalım dedim.
‘’ Valla avukatım bizim ki anladın mı bir aşk hikayesi, hani şarkısı bile var. Nasıl anlatsam ki?
Efendim ben, tam 10 sene güneş yüzlümün peşinden koştum, bir gün bile bırakmadım peşini, bırakmam da!. Hatta kendisi çok iyi bilir, buna asılmak isteyenlerden iki kişiyi de fena harcadım. Anlatim mi canımın içi?..’’
-Amann ne anlatacaksın, açtın gine o şom ağzını. Avukat beyin işi var zaten, adamı rahatsız etmeyelim...’’
-Anlatsın, anlatsın dinlerim ben, alışıkız zaten dinlemeye dedim. Dedim de demez olaydım, karısı kızsa da, her seferinde onu onure ederek anlatmaya devam etti, tam on senelik hikayeyi...
Peki dedim. 3 sene Ortaokul, 3 sene Lise, 4 sene Fakülte... Lafımı kesti.
‘’ 5 senesini sayma, çünkü ancak Lise 2 ‘de kıvamına getirebildim. Nuh dedi, Peygamber demedi. Baktım bir gün sınıftaki o it, kendi çapında bir şeyler yapıyor, teneffüste peşinde, yolda peşinde... Ama Allah için bizim ki pas vermiyor, vermiyor ama verir gibi yapıyor, maksadı beni deli edecek!.
Kadın hafiften tebessüm etti eliyle yüzünü kapatarak..
Konuyu ordan buraya , allem etti, kallem etti, nasıl getirdi diye gülmek geliyor içimden ama gülemiyorum... Adam karşılıklı atışmada, daha doğrusu alttan ala, ala skor durumunu nerdeyse 10- 8 durumuna çevirmeyi becerdi gibi.
Adamın mevcut durumu kendi yararına koruyarak on sıfır mağlubiyetten 8 hamle yapmasını ibretle izliyorum doğrusu!...
*
Avukat Bey dedi kadın. ‘’ Bunun lafı bitmez, ne kadar bağırsam da kızmaz, çünkü yüzü yok. Bu seferlik yine sizin hatırınız için, o tatil beldesindeki yazlığı da üzerime yapacak hemde hemen, yoksa kendi bilir. Mezardan babam çıksa bir daha asla geri bakmam...’’ diyerek isteksizce kalkar gibi bir hamlesi derhal karşılık buldu.
Kocası hemen, ‘’ Ya su perisi güzelim benim, yazlık senin köpeğin olsun demedik mi demin... ‘’ Her üçümüz de rahatladık. Tekrar karısına dönerek;
‘’ Canımın içi, senin sinirlerin de benim eşşek kafam yüzünden bozuldu. İstersen on, onbeş gün gün bir tatil yap, benim bu sıralar işlerim çok fazla biliyorsun...’’
Kadın öyle bir bakış attı ki ben daha anlamadım ne olduğunu birden. Sakın bir daha bana tatile göndereyim deme diye söze girdi.
*
Avukat bey dedi. ‘’ Başıma bu gelenler hep bu tatil masalları yüzünden geldi biliyor musun? Bu kart horoz ne yaptıysa bana hep o tatil masalıyla yaptı, yapacağını !..
Çoğu zaman ben birkaç ay tatilde tek başıma, çocuklarla kalırken, bizim kart zampara da işlerim var deyip erken dönerek, biz tatildeyken o orospuyla haşna fişne yaparken....’’
O da ne? Skor tablosu gine değişmeye başladı sanki. Durum birden 11-8 oldu. Ara açılırsa işler kötü...
-Ama ahu gözlüm, hani kapatmıştık o defteri, ben tövbe ettim sende affettin ya. Bak avukat beyi daha fazla rahatsız etmeyelim artık...
Yok rahatsız olmam anlatsın da iyice rahatlasın yengemiz, haklı dedim.
- Komşumuz dedi kadın, ’’... birkaç akşam bizim evden devamlı sesler duyunca, aşk olsun gelmişte bana haber bile vermedi, ne zaman geldiniz diye bana telefon edince filim koptu...’’
- Ama karıcığım yine makarayı başa sarmanın bir alemi var mı şimdi?
-Sus anlatacağım avukat bey benim para, pul, ev, yazlık sevdası olduğum için affetmediğimi bilsin, bilsin ki senin ne olduğunu bir defa daha anlasın!..
Sonra ne oldu dedim, ortam iyice yumuşadığı için. Ne olacak diye başladı...
‘’Hemen apar topar, atladım arabaya bastım gaza, çaktırmadan telefon da açtım. Ağzı kulaklarında adamın. Ah canım karım, seni hepinizi nasıl özledim bir bilsen, tatil nasıl geçiyor?...
Beni sorma bu sıcaklarda çalışıp duruyorum. Sen biraz daha dinlen, tatilde keyfine bak, beni düşünme, idare ediyorum buralarda . Şimdiden plan yaptım, her sene aynı yere gidiyorsun. Seneye bir ay, ya Bozca adaya ya da Avşa adasında bir ay tatil yaparız, ben erken dönsem de sen çocuklarla kalırsın...’’
Meğerse biz tatildeyken, bizim azgın teke, tatil masallarıyla !..
Ortam fena, gerginlik artmaya başladı. Adam üst üste gol yiyor. Tabela şimdiden 12- 8 gibi..
-Öhöö, öhhöö....
-Öksür, öksür yalan mı?..
Baktım ki iki saat konuşmuşuz, bizim avukatlık ücreti bir danışma parasına gidecek gibi. Dedim ki; ‘’...İş başka, dostluk başka. Başka biri olsaydı davayı hemen açar, yıllarca mahkemelerde sürünürdünüz, hem de yuvanız yıkılırdı, daha bizim ücreti tam netleştirmedik önce bizim vekalet ücretini halledelim, tapu işini de birkaç gün sonra ...’’ dedim.
İkisi de mahcubiyetle birbirlerine bakıp, derhal dediler. Ben de keyiflendim. Üç, dört taksitte alacak olduğum vekalet ücretini fazlasıyla hemen taktim etmelerinden sonra her üçümüz de gayet memnun olarak, bir lokantada soluğu aldık...
İşi tekrar ikinci defa tatlıya bağladık. Fakat birkaç gün sonra ayrı ayrı her ikisinden gelen telefon kafamı kurcalamadı desem yalan değil.
Önce X... Bey: ‘’ Ya avukatım sayenizde yuvayı kurtardık biliyorum, hata bende, ama inanın karımı da çok seviyorum...’’
- Tamam seviyorsun , belli oluyor anladım da, bu kaçıncı yahu? Yenge baştan sona haklı...
- Biliyorum abiciğim haklı, bir daha olmaz inşallah. Velev ki yine Şeytan’a uyarsam, bu sefer donuma kadar alır, niyeti kötü.
- Madem ki biliyorsun sende yapma o zaman kardeşim. Bu bir değil, iki değil!..Yani aklının bir tarafında o çapkınlık işleri hep duruyor gibi, sanki !..
- Yok Abi yüzde yüz kesin diyemem ama, toparlayacağım kendimi.. Ben seni asıl ne için aradım biliyor musun? Bizim bir arkadaşımızın da bir davası var da. Acaba bakar mısınız dedi.
- Tabi bakarız kardeşim, seni mi kıracağız şimdi, gönder hemen...
İşte bizim mesleğin bu yönü biraz iyi. Birisinden az ücret alırsın fakat onun aracığıyla gelen bir başka davada, halledersin işi...
Neyse X’den sonra eşi aradı. ‘’ Avukat bey, eğer bir daha yaparsa, hani o falanca yerde birkaç villalık arsası var ya, o zaman onları da alabilir miyim?!’’
-Yok canım yapmaz artık merak etme, hem sana söz verdi, bana da verdi biliyorsun.
-Sen onu bilmezsin ,ne tilkidir o !..Bir dahakine onun donuna kadar almazsam, bana da....... demesinler.?
Ben de, ‘’...dava açsan bu aldıkların kadar alamazsın, eşler arasında ki mal rejimi tasfiyesine göre en fazla yarısını alırsın ancak, biraz da tazminat o kadar...’’
- ‘’Biliyorum avukat bey sizden duymuştum bunları...’’
-Ya bu adamın iyi tarafı ne biliyor musun?
Hemen o cevap verdi. ‘’...Biliyorum, biliyorum, dövmesi, küfürü, hakareti, kötü sözü, içkisi, kumarı yok, yok ta bir de çöplükte eşinmeyi bıraksa...
Aslında onu da bırakacakta işte...Bende güzel kadınım ama kör olası bizimki de, ‘Tarık Akan’ gibi yakışıklı, eli açık, yüzü hep güleç, aşifteler bırakmıyor peşini...’’
En sonda ne olur bilemem ama, birisi bir müddet daha tapuları vererek, öbürü de verdiği tapuları alarak aralarında adı koyulmamış bir zımni muafakat devam eder gibi...
Av. Faruk Ülker -25. Aralık. 2022