Bu haftanın ilk mektubu Mamak’tan... 

Balyoz Davası kapsamında 135 Deniz Kuvvetleri, 41 Hava Kuvvetleri, 38 Kara Kuvvetleri ve 24 Jandarma personeli olmak üzere 238 TSK mensubunun “sözde bir yargılama ve üretilmiş dijital delillerle, haksız yere”  16-20 yıl ağır hapis cezalarına mahkum edildiğini hatırlatan Deniz Kurmay Albay Engin Kılıç, “düşman askerlerine dahi reva görülmeyecek şekilde esir alınmamız bir insanlık suçudur” diyor.
Kılıç’a göre, Balyoz Davası’nda “yeniden yargılama şartları” oluşmuş durumda:
“5271 sayılı CMK’nun 311 (1) (e) Maddesine göre; ” Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındığında sanığın beraatını veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa “ yargılamanın hükümlü lehine yenilenmesi gerekmektedir. 
 Son dönemde gerek siyasilerin ve gerekse üst düzey askeri şahısların basına yansıyan demeçlerinin kuvvetli ve yeni delil niteliğinde olduğu şüphesizdir.” 
Yine Kılıç’a göre, “yeniden yargılamayı gerekli kılan yeni haller” şöyle:
“1. TÜBİTAK’ın Poyrazköy Davası’na bakan mahkemeye sunduğu ve hükme esas alınan 5 numaralı hard diskin manipülatif olduğuna, sistem saatinin değiştirildiği ve bir başka bilgisayardan kopyalandığına ilişkin 20 Ocak 2014 tarihli raporu,
2. Bakırköy 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin 3 Şubat 2014 tarihli, söz konusu TÜBİTAK raporunun yeni delil olarak değerlendirilmesi yönündeki kararı,
3. Balyoz sanıklarının aleyhine rapor hazırlayan ve CMK hükümlerine aykırı olarak atanan Binbaşı Ahmet Erdoğan’ın, bilirkişi olarak resmen görevlendirildiğine ilişkin bir kaydın olmadığının ortaya çıkması,
4.  17 Aralık 2013 tarihinde gündeme gelen yolsuzluk soruşturması kapsamında başta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanı olmak üzere tüm üst düzey devlet görevlisi kişilerin kriptolu telefonlarının dinlenmesine neden  oldukları gerekçesi ile TÜBİTAK’ta görev yapan bu bilirkişilerin görevlerine son verilmesi,
 5. Bursa 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nin Ramazan Akyürek, İskender Pala, 
Mehmet Baransu ve M. İhsan Aslan hakkında ” suç uydurma, sahte delil üretme, iftira, suç işlemek amacıyla örgüt kurma “ suçlamaları ile yargılanması kararı,
6. Sözde darbe girişimini önlediğini iddia eden dönemin Genelkurmay Başkanı (E) Org. Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri Komutanı (E) Org. Aytaç Yalman’ın  cezaevindeki TSK mensuplarının ” suçsuz ve masum “ olduklarına dönük beyanları,
 7. Başbakanın Siyasi Başdanışmanı ve Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın ” Milli Orduya kumpas kurulduğunu “ belirten makalesi. Başbakan’ın 8 Mart 2014 tarihli ” Alelacele hallettiler. Burada bir katakulli olduğu çok açık. Paralel yapı bu davalarda görevini icra etti “ açıklaması,
8. Muhalefet şerhi veren hâkimlerin baskı altına alınması/başka mahkemelere tayin edilmeleri,
9. Genelkurmay Başkanlığı tarafından ” kumpas “la ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunması, Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın yeni bir soruşturma başlatması 
 10.  (E) Albay Mustafa Çalış’ın Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamaları Önleme Çalışma Grubu’nun ’Balyoz davasında 250 kişinin tutuklanmasının hak ihlali olduğu’tespitine ilişkin başvurusu üzerine, Adalet Bakanlığı’nın ’Türkiye’nin imzaladığı uluslar arası sözleşmeler kanun hükmündedir’yanıtı...” 
Mamak mektubu cevabı yıllardır bir türlü verilemeyen o basit soruyla bitiyor:
“Baştan beri masum olduğumuzu söylememize, tüm bu üretilmiş delillerin bir çetenin kumpası olduğunu ifade etmemize ve bunu da onlarca bilirkişi raporlarıyla ispatlamamıza, yeniden yargılamanın şartlarının 4 ayı aşkın bir süredir oluşmasına ve ” Adil Yargılanma ve Eşitlik İlkelerine Aykırı “ olarak yargılandığımızı ifade eden başvurumuzu 6 ay önce Anayasa Mahkemesine yapmış olmamıza rağmen, hala bizim tutsaklığımız neden devam ediyor?” 

 

İşte Kalo Köyü’ndeki o ağıt
Oktay Aktaş, Ermeni katliamlarına uğramış Türklerin toplu mezarlarıyla dolu Kars’tan yazıyor:
 “15 Nisan 1918’te 671 nüfuslu Kars’ın merkez Kalo köyü(Derecik)’de 360 kişinin bir mereğe(samanlığa)  doldurularak Ermeni çeteleri tarafından yakılıp soykırıma uğratılmasını bu soykırımdan kurtulabilen 11 kişiden birisi olan Aşık Kahraman (1863- 1944) yazdığı acıklı ve destansı bir ağıtla anlatmaktadır: 
(...)
Kalo” nun Köyü “nü bastı ceng açtı
Mitralyoz, tüfekle od, ataş saçtı,
Ana: evlat attı, dağ taşa kaçtı
Sabiler şivanı, Arşa dayandı.
(...)
Bir cenaze gördüm: kan olmuş yüzü,
Portlamış kenara sıçramış gözü,
Üç yüz atmış canın sönmüş közü,
Yanan can dumanı, Arşa dayandı.

*

Bir yiğit vurulmuş: parmaklar,kamış,
Kaçarken kafir” e yolu uğramış,
Kafir tutmuş: Tike, tike doğramış,
Hançer, kılıç yanı, Arşa dayandı.

*

Bir yiğidi: vumuş, yolda koymuşlar,
Can teslim etmeden,deri soymuşlar,
Cep-cep etmiş, yanlarını oymuşlar,
El cepte, figanı Arşa dayandı.

*

Bir gelin gördüm: Ayağa kalkmış,
Sandım ki, canı var, yüzüme bakmış,
Kafir, mismar ile direğe çakmış,
Mismar, çivi ünü Arşa dayandı,

*

Bir hamile kadın:Davranmış kaça.
Ermeni, eylemiş hep parça, parça
Kılıç ile vurmuş, bölünmüş kalça,
Akan kızıl-kanı , Arşa dayandı.

*

Çocuğu, karnından çıkartmış, bakar;
Can teslim etmeden, süngüye takar,
Bebeğin fizanı, dağ-taşı yakar,
Dağın, taşın şanı, Arşa dayandı.
(...)
1918 ile 1920 yılları arasında Türkleri mereklere(samanlığa) doldurup canlı canlı yakanlar kimlerdi. Sayın Başbakan buna cevap versin bi zahmet. Sayın Başbakan sadece Kars’ta 82 köyde toplu mezar vardır. Bunların şimdiye kadar yalnızca 3 tanesi açılabilmiştir. Ermenilerin yaptığı katliamları canlı şahitlerinden  dinlemiş  her bir Karslı  bu katliamların şahididir... 


Tutsaklardan özgür resimler 
Vardiya Bizde’den çağrı var:
“Zamanınız çok kıymetli biliyoruz ama onların yiten zamanları için, en azından anı defterine bir imza atın lütfen... İzmir-Şirinyer’de Askeri Casusluk davası ile tutsak edilmiş subaylarımızın, seslerini duyurmak ve resimleriyle hapisane duvarlarının ötesine geçerek özgürlüğü yaşamak için, yaptıkları birbirinden güzel resimler, Şirinyer Tutsak Eserler Sergisi, 03 Mayıs/ 10 Mayıs tarihleri arasında, Ege Bölgesi Sanayi Odası’nda, her gün 9.00/20.00 saatleri arasında ziyarete açık kalacaktır. Sizleri ve tüm sanatseverleri bu anlamlı serginin açılışına bekliyoruz...” 

 

GÜNÜN SORUSU
Recep Tayyip Erdoğan çocuk katilleri yasada olsa asılmalılar demiş! İyi de kardeşim bebek katili Apo ne olacak? 
Engin Balım


Türkçülerin yol haritası
Sakin Öner birkaç cümlede özetlemiş 3 Mayıs 1944’ü:
 “Nasıl Çanakkale Zaferi olmasaydı, Mustafa Kemal, o olmasaydı 9 Eylül 1922’de başarıyla sonuçlanan Kurtuluş Savaşı kazanılamazdı. 3 Mayıs 1944’teki Türkçülük şahlanışı olmasaydı, bugün Türk milliyetçiliği fikri bölücü vatan haini güçlerin önünde sarsılmaz bir kale gibi duramazdı. 3 Mayıs 1944, bütün zor günlerde Türk milliyetçilerinin nasıl hareket etmesi gerektiğini gösteren bir yol haritasıdır.”