"Pek çok din vardır; fakat sadece bir tek ahlak vardır."
John Ruskin
Japon ahlakı
Katolik Hıristiyanlar, Japonların Hıristiyan olmadıkları halde nasıl bu kadar ahlaklı olduklarını sorguluyorlar.
Ahlak anlayışı, kültürlere ve toplumlara göre farklılık gösteriyor.
Örneğin ülkemizde sokakta öpüşen bir çift gören bazı bireyler, ahlak elden gidiyor diye yaygara koparırken aynı anda sokağın bir başka köşesinde bir cinayete tanıklık etseler görmezden geliyorlar.
O yüzden bizimki gibi ülkelerde sevişmek, adam öldürmekten daha ayıp sayılıyor.
Japonya’da bir doğal afet olduğunda (üstelik bu afetlerin boyutları azımsanacak gibi değil) hiçbir Japon, marketleri, mağazaları yağmalamıyor. Boşalan evleri soymuyor. Stok yapmıyor. Markette 2 ürün kalmışsa ikisini de satın almıyor, diğerini bir başkası alsın diye bırakıyor.
Devletlerinin dağıttığı yardımları stoklayıp, ihtiyacı olanlara fahiş fiyatlarla satmıyorlar. Ölü soymuyorlar. Felakette ölen insanların cesetlerini naklen yayın araçları ile yayınlamıyorlar, gösterişli olsun diye devlet büyüklerinin katıldıkları cenaze törenleri düzenlemiyorlar. Sadelikle, samimiyetle ve en önemlisi saygı ile defnediyorlar ölülerini.
Katolik Hıristiyanlar, Japonların Hıristiyan olmadıkları halde nasıl bu kadar ahlaklı olduklarını sorguluyorlar. Japonların bir dini inançları ve din kitapları yok. Ahlakın din ile sağlanamadığına en önemli örnek işte bu. Birde aksi taraftan bakalım, 1.5 milyar İslam coğrafyasında toplumsal ahlakın boyutu nedir? Duyarlılık, paylaşımcılık, hassasiyet nerededir?
Terör neden en çok İslam coğrafyasında yaygındır?
Bunu sorguladığınızda ilk yapılacak eylem sizi “din düşmanı” olarak suçlamaktır. Ama nedense hiç kimse inandığı dinin ve hatta bütün dinlerin ilk öğretisinin ahlak-hoşgörü ve paylaşımcılık olması gerekirken, neden böyle olmadığını düşünmez.
Kendisini asla eleştirmez. “Ahlak konusunda en çok ahkâm kesenler, en ahlaksız olanlardır” kuramı da kendini böyle doğruluyor. Bu tür insanların ahlak anlayışları, diğerlerinin özel yaşamını irdelemekten ibarettir. Başkalarına namus bekçiliği yapan zatlar, dul kadınları en çok rahatsız eden tiplerdir.
Gelelim yeniden Japonların ahlak öğretisine;
Japon ahlakının temeli, günah ve günah anlayışından kaynaklanan korkuya değil, çevreden utanma duygusuna dayanır.
İşin bir de bu boyutu var, dünyada atom bombası yemiş bir başka millet yok. Yaşadıkları savaş, açlık, yoksulluk, hastalık ve sakatlıklar onların ahlak anlayışına zarar verememiş. Bu üzerinde düşünülmesi gereken bir olgudur.
Japon devlet adamı, işini layıkıyla yapamadığında, yüz kızartıcı suçla itham edildiğinde, kendisi görevdeyken, birimine bağlı bir yerde bir işçi kaza eseri öldüğünde o adam acı içinde intihar ediyor. Çünkü utanıyor. Zaten ahlak “utanmayı” bilmektir.
Japonların dini “Şintoizm”dir…
Peygamberleri yoktur…
Zaten cennetleri-cehennemleri de yok…
Japonların inanç ve ahlak anlayışı; bu dünyada, diğer insanların gözündeki imajı esas alır…
Yani korkuya değil, utanma duygusu temeline dayanır…
Utanma duygusundandır; o özveri, düzen, disiplin, saygı…
Senin utanma duygun yok usta…
Sibel Onbaşıoğlu