YAŞAM

Gaziantep sadece baklava ve kebap mı demektir?

Kurtuluş savaşını 
Güneydoğu Anadolu Bölgemizin en önemli kentlerinden birisi olan Gaziantep giderek bölgenin ekonomik itici gücü olmaktadır. Gelişen, büyüyen kent, sanayi  tesisleri ve gerçekleştirilen ihracat faaliyetleri ile ülke ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Bu ekonomik gücü dışında Gaziantep son yıllarda gastronomi turlarının da ana güzergahlardan  birisi olmuştur.

Bu özellikleri yanında Gaziantep, Kurtuluş Savaşında gösterdiği muazzam savunma ile Çanakkale Deniz savaşıyla beraber vatanın kurtuluşunun ana mihenk taşlarından birisini oluşturmuştur.  Gazi Mustafa Kemal Atatürk Anteplilerin gözlerinden öperek iltifat ederken “Ben nasıl Anteplilerin gözlerinden öpmeyeyim, Antepliler yalnız Antep'i değil, Anadolu’yu da kurtardılar. Millî Müdafaa'da öncü oldular” diyerek Antep’in kurtuluşunu vatanın kurtuluşu olarak gördüğünü ifade etmiştir. 

Bugünlerde bu güzel şehirimize yaptığımız ziyaret sırasında şehrin önemli tarihi merkezlerini görme şansını elde ettik. Şüphesiz ki her nokta kendine has muhteşem bir özellik taşıyor olsa da 25 Aralık Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması ve Müzesi’ni ayrı başlıkla ifade etmek gereklidir. Öncelikle bu müzeyi yaratan fikri ve onu fikirden fiziki yaratmaya kadar geçen sürede eşsiz emekleri olan herkesi candan kutlamak gereklidir. Bütün grubumuz bu müzeyi gözyaşları içinde gezdik. Hissettiklerimiz şüphesiz ki Çanakkale Şehitliğini. Erzurum Nene Hatun anıtını ve tabyaları, Saraybosna Savaş müzesini veya Berlin’deki soykırım anıtını gezerken hissettiğimiz acılar kadar büyük bir acıdır. Bugün üzerinde yaşadığımız vatanın düşman çizmelerinden ve işgalinden nasıl, hangi şartlarda kurtarıldığını bu müzeyi gezerken en acı şekilde öğreniyorsunuz. Annesinin gözü önünde Fransız askerlerince öldürülen Mehmet Kamil’i, bir köprüyü büyük bir kararlılıkla savunan Şahin Bey’i, şehit olan çocuk yaştan ileri yaşlara kadar binlerce Antep’liyi gözyaşları içinde izliyorsunuz. Bu müzede daha bir çok şeyi görmek mümkün. 

Gaziantep ziyaretimizin bir bölümünde Anadolu’da kurulan ilk Tıp okulunu da görme şansını elde ettik. Amerikan Hastanesi adı altında bugün hala hizmet vermeye devam eden bu kurumun bahçesinde yer alan ve burayı kuranlar veya burada görev yapanlar için yapılmış anıt kitabeler geçmişin en karanlık ancak üstü sağlık ve eğitim hizmeti görüntüsü ile parlatılmış faaliyetlerinin apaçık bir ifadesi olarak görülebilir. Bilindiği üzere Osmanlı Devletinin parçalanmasında bu misyoner faaliyetleri önemli rol oynamışlardır. 1880’lerden itibaren Amerikan Board, Antep, Mardin, Talas, Merzifon, Van, Erzurum, Sivas, Adana, Konya, Diyarbakır ve İstanbul gibi illerde hastane, tıp okulu, hemşire sınıfı ve eczaneler kurarak kurumsallaşma yoluna gitmiştir. Hastane çalışmalarının yanı sıra Anadolu’da ilk Tıp Okulu da Antep’te misyonerlerce açılmıştır. Bu kurumlarda görev alanlar sağlık ve eğitim hizmeti sunarak bölge halkına hoş görünmüş bunun yanında gizlice misyonerlik faaliyetleri yaparak Hrıstıyanlığı yayma ve bölge halkını devlete karşı ayaklanma ve  bölücülüğe teşvik etme görevini gerçekleştirmişlerdir. Bu veya buna benzer faaliyetler bugün hala değişik görüntüler altında hala sürdürülmektedir. 

20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara antlaşması ile Fransız zulmünden kurtulan Antep 25 Aralık tarihinde tam olarak özgürlüğüne kavuşmuştur. 25 Aralık 1921 de şehri terk eden Fransızların muhteşem bir savunma karşısında kaybetmiş olmaları nedeniyle duydukları eziklik, bölge üzerindeki emellerini gerçekleştirmek için sürdürdükleri faaliyetleri aksatmadan devam ettirmelerine yol açmıştır. Fransa Cumhurbaşkanın eşi Daniella Mitterand bölgedeki etnik yapıyı sürekli ülke aleyhine faaliyetlerde desteklemeye çalışmıştır. Ayrıca Fransa 1983 yılında Paris Kürt Enstitüsü kurarak bölgedeki ayrılıkçı faaliyetlerin eğitim maskesi altında sürdürülmesine gizli katkı sağlamaktadır. Bu enstitünün kuruluşundan bir yıl sonra, bugün ülkemizde eşsiz bir sanatçı gibi görülüp adı kültür kurumlarına adı verilen Yılmaz Güney’in bu enstitüde yaptığı Nevruz konuşması hala hafızalarımızdadır. Bu konuşma açık kaynaklardan izlenebilir. Kanımca da her Türk vatandaşı bu konuşmayı mutlaka izlemelidir. 25 Aralık 1921 de başları önde arkalarına bakmadan gidenlerin nasıl bir gayret içinde oldukları ve bazı faaliyetleri nasıl desteklerini apaçık anlamak mümkün olacaktır.

Ne acıdır ki güncel eğitim programlarımız Kurtuluş Savaşının önemli bütün basamaklarını çok detaylı bir şekilde işlemedikleri için çocuklar ve gençler geçmişimizin bu önemli ve ana detaylarından bihaber yaşamakta ve yetişmektedirler.

Bu nedenle çocuklarımız ve gençlerimiz mutlaka Erzurum tabyaları, Çanakkale Deniz savaşı alanları ve Gaziantep’in bu müzesi mutlaka ve mutlaka ziyaret etmelidirler. Eğitim müfredatı bunun için şekillendirilmelidir.

Bu güzide şehre baklava ve kebap yemek için turlar düzenleyenlerin şehrin tarihini ve Kurtuluş Savaşının gerçeklerini ve acılarını öğrenmek ve vatanına bağlılık duygularını güçlendirmek için mutlaka bu müzeyi ziyaret etmeleri gereklidir.

Sonuç olarak Gaziantep sadece baklava ve kebap demek değildir. Eminim ki edindiğiniz bilgiler ve gördüklerinizle gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız…

Sağlıcakla kalın…

Dr. Vedat Köseoğlu