Geçtiğimiz günlerde batı illeri ile güneydoğu illerinin seçmen sayılarıyla bu illerin çıkardığı milletvekili sayıları arasındaki  dengesizliğe  dikkat çekmiş ve genel seçimlerin adaletini sorgulamıştım.


     İş dönüp dolaşıp geldi nüfusa dayandı. Etnik nüfus konusu benim yüksek lisans  tez konumdur ve o gün bugündür demografi ilmine özel bir merakım vardır.

     Bu adaletsizlik, yani Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinin aynı seçmen sayısındaki batı illerine göre 1-2 vekil fazla çıkarması, 21 yaş altı genç nüfusun fazla olmasıyla açıklanıyor. Ancak burada da bir çelişki var. 

     Bu iller sürekli batı illerine göç veriyor ve bir süre sonra batıya göç edecek olan "genç nüfus"un yerinde üretilmesinin siyasi bir değeri kalmıyor. 

     Siz eğer genç nüfusa bakarak bir ile pozitif ayırımcılık yapacaksanız, en azından önünüzdeki seçim dönemlerinde o nüfusun, o ilde ikamet etmesini de öngörmüşsünüz demektir. Bu destekleme, ancak böyle bir planlama ile mantık kazanabilir. 

     YSK, toplam nüfusu: 874.475, seçmen sayısı, 634.941 olan Tekirdağ'a 6 Mv, toplam nüfusu 1.070.113, seçmen sayısı 577.186 olan Van'a 8 Mv. kontenjanı vermiş. Seçimler yapılıyor. Van 4 BDP'li, 4 AKP'li vekili Ankara'ya gönderiyor. Sonra?..

     Sonra Vanlı yükünü topluyor Tekirdağ'a göç ediyor ve 3 CHP'li, 2 AKP'li 1 MHP'li vekilin sorumluluk alanına giriyor. Sonra ne oluyor? 

     Vanlı, % 50 BDP'ye, % 50 AKP'ye oy verdiği halde CHP'li belediyeden hizmet bekliyor. Aleyhinde çalıştığı partilerin vekillerinin, kendisini mecliste temsil etmesini istiyor.

     Mesela geçtiğimiz aylarda 28 Nisan 2014 günü Bolu'da "Doğulular Derneği" açıldı. Güzel, bunda bir sorun yok. Neden açıldı? Demek ki Bolu, doğudan dernekleşecek kadar göç aldı. 

      Antalya  göç aldı, Muğla göç aldı, Manisa göç aldı, Aydın göç aldı, İzmir göç aldı. Bu illerin hepsinde de hemşeri dernekleri var. BDP büroları da adeta "Marksist konsolosluk" gibi çalışıyor.

     İzmir ve Mersin zaten yıllardır göç alıyor. En az iki milyon Kürt yaşadığına göre İstanbul'un "en büyük Kürt şehri" olduğu söyleniyor.

     Peki bu durumda ne oluyor? Genç nüfusu var diye fazladan kontenjan verdiğiniz illerde doğmuş vatandaşlar, nüfusu yaşlı diye adaletsizliğe uğramış illerin vatandaşlarının hakkını yiyor. Onların "siyasi temsil ekmeğine" ortak oluyor. 

     Üstelik "etnik göçmen" geldiği yere "kentinize geldim merhaba" diyerek barışık gelmiyor. 

     Gençleri, otobüs yakıyor, adam öldürüyor, yol kesiyor, polis kurşunluyor. Plansız göçün getirdiği gizli işsizliği, sosyo-ekonomik sorunları, ahlaki dejenerasyonu ve kapkaç olaylarına hiç girmiyorum.

     Coğrafyacılar ve istatistikçiler, Türkiye'nin genç nüfus haritasını çıkarıyorlar. Hüküm şu: "Türkiye'nin batısı hızla yaşlanıyor!.." Bir başka ifadeyle: "Ortalama yaş haritasına göre Türkiye, batıdan doğuya doğru yaşlanıyor!"

     Bu yalandır. Coğrafya uzmanına, Faik Reşit Unat olmaya gerek yok!.. Eğer yönleri biliyorsak bu ifade yanıltıcıdır. Rize, Artvin, Kars, Bayburt, Gümüşhane, Erzincan, Erzurum da doğudadır ama bu illerde, genç nüfustan kaynaklanan siyasi avantajlara rastlamak mümkün değildir.

     Türkiye'de müthiş bir etnik nüfus artışı dengesizliği ve sistematik bir göç vardır. Bu rakamlar 50 yıl sonra yeni Kerkük dramları üretecek kadar tehlikeli bir tabloyu önümüze koymaktadır.

     Sakin, barışık, uyumlu, anayasaya, kanunlara, milli değerlere, bayrağa saygılı bir etnik nüfustan asla şikayetçi olmadık. Ama meydan okuyan, bağırıp çağıran, göz koyan, hak iddia eden, söven sayan, Mehmetçiğe kurşun atan insanlar, bırakın etnik nüfusu, babamızın oğlu olsa bu terbiyesizliğin karşısında dikilmek ve tehlikeye dikkat çekmek her Türk Milliyetçisinin görevidir.

     Ben nüfusa meraklıyım ama önce bir Tarihçiyim… "Osmanlı Devleti'nin nüfus azlığından yıkıldığına" dair şahsi bir tezim vardır. Osmanlı Devleti, Fransız İhtilali'nin Milliyetçilik akımlarına yakalandığında nüfusu 45 Milyon kadardı. Bu nüfusun sadece Beşte biri yani 9 Milyonu Türk'tü.

     Yüzbinlerce genç nüfusu, İstanbul, İzmir, Antalya, Mersin, Tekirdağ, Muğla Diyarbakır, Urfa için Van için Moskof cephelerinde kaybettik. Kalan "delikanlılar da Çanakkale'den dönmediler!" 

     Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhuriyetin ilk yıllarında etnik ayırım yapmadan "5 çocuklu Türk kadınlarına madalya vermesinin" sebebi budur.

     Biz bütün bu şanlı tarihi, bayrak düşmanı fikirlerle döllenmiş etnik nüfus artışına kurban etmek için yazmadık. 

     Henüz vakit varken yapılacak ilk iş, bu terörden de büyük tehlikeye karşı "uyanmak"tır.