Bir hafta boyunca katlanarak büyüyen toplumsal muhalefete dönük saldırıdan geriye -her saldırı sonrası olduğu gibi- devasa bir enkaz kaldı. Bir de sayısız kirli ayrıntı.
Enkaz kaldırma işini, günlerdir Taksim ve civarını mesken tutan gençler üstlendi. Gönüllü olarak.
Şimdi, bu “akıl tutulması” ikliminden etkilenip de “katil mutlaka olay yerine döner zaten” teziyle, ellerinde eldiven, çöp poşeti, parkı, meydanı ve bağlı sokakları zulmün kalıntılarından arındırmaya çalışan bu gençler aleyhinde “suç delili” bulmuş mağribi gibi bıdı bıdıya devam edenler çıkar mı bilmem.
Şuursuzlukta doz aşımı bu, olur mu olur!
***
Mekan temizliği yapan var madem biz de bir ucundan tutup zihin kirliliğine el atalım:
- Yapılanın ne kadar iyi, güzel, büyük en önemlisi “haklı” olduğunu ortaya koyarken “Hollywood yıldızı Bruce Willis bile şöyle tweet attı”, “ABD bile kulak verdi”, “Dış basın ‘barbar Türkler meğer kahramanmış’dedi”lere gerek var mı? Bu ülkenin insanlarının, her türlü güdümü reddederek, bütün siyasi eklemlenme çabalarını püskürterek, zulme karşı başlattıkları hareketin (dün vurguladığım , oluşan tepkiyi farklı alanlara kanalize etme gayretine eleştirimi saklı tutuyorum) kendini “dış güçler”le meşrulaştırmaya kalkışması tutarsızlık olmaz mı? Düşmesek bu boşluklara diyorum, gerek yok...
- On iki yıldan sonra iktidarı sallayan bu toplumsal tavrı duymamakta, görmemekte direnen medyaya dönük her türlü eleştirinin altına imza atarım. Ama alanda görev yapan muhabirler değil bu işin müsebbibi. Medyaya haddini bildirmek isteyenler kozlarını, ihale uğruna biat etmiş patronlarla paylaşsa; mesela o patronların bankalarıyla çalışmasa, o patronların otellerinde kalmasa, restoranlarına gitmese vs. vs. Gazetelerini alıp söyleneceğine almasa, televizyon kanallarını izlemese diyorum; basın emekçisinin suçu ne?
- “Dertleri ağaç değil iktidar” cümlesini bir “kara propaganda sloganı” olarak kullananlar var. Eee? “İktidardan nefret etmek” diye bir suç mu var yasalarımızda; “iktidardan kurtulmak istemek” yasa dışı bir faaliyet mi? İnsanların duygularına da mı hükmedeceksiniz yani?
- “Polis” üzerinden kutuplaşmaya başladı insanlar. Polis evet aldığı talimatı yerine getirdi. Ama İstanbul’daki müdahaleye yansıyan kin, gaddarlık, acımasızlık başka bir şeydi. Emniyetteki tasfiye haberlerinden, iktidarın kendi içindeki güç savaşından bağımsız değerlendirilemeyecek bir şey. Başka bir hesaplaşmanın neticesi.
- “Tahrir” benzetmesini duydukça hopluyor yandaşlar. “Tahrir” benim için de alerji sebebi, ve fakat Mısır’ı, Libya’yı, Suriye’yi karıştırırken nerdeydi bu arkadaşların aklı? Başka ülkelerin “diktatörlerine” karşı darbecilerini, isyancılarını “muhalif” diye kutsarken, kullanım süreleri dolduğunda sıranın kendilerine de geleceğini neden hesaplamadılar acaba? Kimse değil; kızmaları gereken kişi aynadaki.
- Ve velev ki “marjinal” , velev ki “çapulcu” bu insanlar... En fazla ne kadar olabilirler? En nihayetinde bir Murat Karayılan, bir Abdullah Öcalan değil hiçbiri! İktidar unutuyor bazen; eli kanlı, silahlı teröristlerle “müzakere”ye oturduğu gün; bu verileri kullanarak ötekileştirme, suçlama, yakınma haklarının tümünü
kaybetti.