Geçtiğimiz yıl bu köşede yerel seçimlere hazırlanan siyasi kadrolarımız için tarihsel bir uyarıda bulunmuş ve "İlçe Odaklı  Siyaset" başlığıyla İlçe Teşkilatlarının seçimlerdeki önemini vurgulamıştık.


     Şimdi konuyu edebiyattan tamamen soyutlayarak bir kez daha vurgulamak gerektiğine inanıyorum.

"Kaza"nın önemini ben ilk kez, yüksek lisans tezime  çalışırken  fark etmiştim. Bunun  özellikle  siyasetçiler açısında önemli bir keşif olduğunu ise zamanla fark ettim. 

     Siyasiler masa başında planlarını haritalar veya listeler üzerinden yaparlar ancak haritalar  sosyolojik  açıdan yanıltıcıdır.

     Biz ilin haritasına baktığınız zaman orada o ilde yaşayan insanları hayal ederiz. Oysa baktığınız alanın % 97'si dağlar, ovalar ve boş topraklardır. İnsanlar, merkez ilçe de dâhil olmak üzere ilçelerde ve köylerde yaşamaktadır. Devletin vatandaşla temas noktası ise adliye, maliye ve askeriye kurumlarının tanzim edildiği "ilçe"lerdir.

     Bu konunun tarihi derinliği, günümüzden 9.000 yıl öncesine kadar gider. İnsanlar, Cilalı Taş Devrinde avcılıktan tarıma geçerek ilk köyleri kurmaya  başladılar . Sonra bu köylerin cazibesi yüksek olanları zamanla ilçeleşti. Bu ilçelerden beylik merkezi veya büyük pazar olanları il haline geldi. Devletlere başkentlik yapanlar ise dev metropollere dönüştü. Sonra küçük köylerden büyüklere göçler  başladı . Yani günümüzde insanlar aslında irili ufaklı, gelişmiş köylerde yaşamaktadır. 

     Bir siyasi teşkilat, seçim kampanyası boyunca bir süredir 16.033'ü kağıt üzerinde "mahalle" olan 34.247 köye tek tek ve yeterince ulaşamayacağına göre 919 ilçeye sağlam bir şekilde yüklenmelidir. 

     Bin yıldır devletin asker ve vergi topladığı, adalet dağıttığı son nokta, devletin "kadı"lar vasıtasıyla tezahür ettiği "kazalar" yani ilçelerdir. İlçe, devletin vatandaşla, vatandaşın siyasetle temas noktasıdır.

     Halkla ilişkiler açısından bu  sosyolojik  durumu, bir süpermarket zincirine benzetebiliriz. Vatandaş, şirketin ana ofisindeki tuvalet kokusundan rahatsız olup da sizden  alışverişi  kesmez. Ancak mağazanız, yani "halkla temas noktanız" bizim konumuzdaki haliyle "ilçe teşkilatınız" her türlü kokudan, pislikten ve personel disiplinsizliğinde uzak olmazsa; "genel müdürünüz evliya olsa bile karlı işler çıkaramaz, rakip şirketleri yenemezsiniz.

     İlçelerde faaliyet yoksa  çekişme  varsa bir "il başkanı" kiminle  çalışır ? Böyle bir teşkilatla genel başkan nasıl çalışır ? Bu soruların cevapları aranmalıdır. İlçeler vatandaşın eşiği, iller ise bizatihi birer "ilçeler birliği"dir.

     Büyük metropollerin, Ankara'nın, İstanbul'un, İzmir'in, Tekirdağ ve Çanakkale gibi birer "merkez ilçesi" bile yoktur. Büyükşehir kavramıyla, büyük illerin "metropolitan ilçelere" taksim edildiği  yeni  idari yapılanmada, siyasi çalışmalar , "ilçe  odaklı " olmak zorundadır. 

     AKP'nin uzayan hegemonyasının mimarı, tek başına dış etkenler veya Erdoğan değildir. Kolaycı soldan bulaşan "koyun edebiyatı" yanıltıcıdır. Bu partinin zamanla tesadüfi olmaktan çıkan başarısının sırlarını, bir süpermarketin "Halkla ilişkiler ofisi" hatta idari "çözüm ortağı" gibi  çalışan  İlçe teşkilatlarında aramak gerekir.

     İlçe Başkanları, Osmanlı kadıları gibi, aktif, otoriter, tam yetkili ve kısmen dokunulmaz olmadıkça kültürel dokumuzla uyumlu ve başarılı bir  çalışma  yürütmeleri beklenemez.

     Türk töresinden ve örfünden beslenen geleneksel Ülkücü teşkilat kültüründeki birinci başkanın lideri temsil eden karizmatik ağırlığı sabit kalmak suretiyle İlçe başkanları, daha pratik ve hareketli ikinci başkanlar gibi aktif olmalıdır. Bu algı sistematiğini ve fedakârlığı da ancak Ocak kültürü almış veya bu terbiyeye aşina gençlerde bulabiliriz.

     Burada Ülkü Ocaklarının iki temel görevi üstlenmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır:

     1- Ülkücü gençleri, yeteneklerine uygun olarak devlet kadrolarına ve iş hayatına hazırlamak.

     2- Siyasi kabiliyeti olan Ocak başkanlarını bilinçli olarak parti ilçe başkanlıklarına hazırlamak…

     Ocak başkanları, böylece sicil kaygısı da taşıyarak halkla ilişkiler pratiği yapacak, muhtemelen "Parti Siyaset ve Liderlik Eğitimi" de alarak geleceğe hazırlanacaklardır.

     Bu sistem, ekipleşmeye ve ömrünün en güzel yıllarını vatana vakfetmiş gençlerimizin görevden ayrıldıkları zaman boşluğa düşmelerine de mani olacaktır.

     Eğer İstanbul'un 39, Ankara'nın 25, İzmir'in 30, Bursa'nın 17, Antalya'nın 19 ilçesi varsa ve 120 İlçe Başkanıyla Türkiye  Nüfusunun % 36'sına hitap ediliyorsa… 

     Sözü fazla uzatmadan ifade etmek gerekir ki…

 

     Milliyetçi siyasetin geleceği ilçelerdedir.