Bir siyasetçi, "İslam peygamberinin yolunda yürüme" iddiasıyla iktidara gelir de hırsızlık yaparsa, Müslüman'ın tepkisi ne olur? 

     Bir insan, hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet gibi adliye tarafından tespiti ve ifşası mümkün olan suçların ortaya çıkmasını, hukukun işlemesini bilerek ve kasten engelliyorsa Müslüman'ın bun duruma bakışı nasıl olmalıdır.

     Soruları çoğaltabiliriz; ancak önce bunları neden sorduğumuzu söyleyelim.

     Bu ülkede biraz Arapça veya eski yazı bilen din baronları var. Sabih Kanadoğlu'nun Anayasayla oynaması gibi, bunlar da İslam'la oynuyorlar. Kimi fetva veriyor, kimi içtihat yapıyor, kimi İslam'a yeni yorumlar getiriyor. Yanlarına da kimseyi yaklaştırmıyorlar.

     Diyeceksiniz ki, ünlü sülaleni bu işe karıştırma!.. Sen İlahiyatçı mısın? Din uzmanı mısın? Bu işlerden çok mu anlarsın? Fıkıh bilir misin? Hadis bilir misin? Kelam bilir misin? Tefsir bilir misin? 

Hayır ben bunları bilmem. Fakat "haddimi" bilirim.

     Mesela ben çıkıp da hiçbir Müslüman'a siyasi sebeplerle "kâfir" demem. 

     Oysa bu AKP ve Tayyip Erdoğan merakı bazılarında o kadar marazi bir heyecan meydan getirmiş ki ne söylediklerini bilmiyorlar. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor. 

     Böyle olunca da bize "kısas" farz oluyor. Yani bu yazının başlığı o yüzden bu kadar sert olmuştur.

     Tarihi hezeyan makinesi Kadir Mısıroğlu, "17 ve 25 Aralık iddiaları doğru olsa bile İslam'ın kaidesi olarak Erdoğan'ın desteklenmesi gerektiğini" söylüyor. 

     Bu sözde küfre yatkınlık vardır. Çünkü tartışmalı bir siyasi kararı İslam'ın emri gibi göstermek, İslam'ı siyasi tartışmaya açar ki; bu da son hak dini zarara uğratacağından kâfirlere hizmet etmek anlamına gelir. Kâfirlere hizmet ise küfre yatkınlık alametidir.

     Hadi bütün "depikçi" hocalar toplandı kalenin önüne dizildi; bizim içtihat da "bidatten döndü" diyelim. Kadir Mısıroğlu'nun şu sözleri kesinlikle küfürdür:

     "Tayyip Bey için bunların bütün iddialarını doğru kabul ediyorum bir an için. Oğlu şöyle demiş Halkbank böyle olmuş hepsi doğru kabul… Elimi koyuyorum; bir tarafta amelen bir iki kusuru bulunan bir adam doğruysa bile, öbür tarafta evvela imanda kusurlu amelde ise sayısız kusuru olan biri ve benim üçüncü tercihim yok. Bir adam bu iddiaları kabul etse bile o Müslümansa bu İslami kaideye göre gene Tayyip Bey'e oy vermeye mecburdur. İman bunu emreder İslam bunu emreder hiç kurtuluşu yok. Çünkü bir tarafta küfür var küfür."

     Başlığı boşuna "Kâfir Mısıroğlu" diye atmadık. Dört mezhebe göre de;  Müslüman'a imanından hareketle "kafir" demek küfürdür. Çünkü söyleyen kişi, ya İslam'ı "küfür" olarak vasıflandırmıştır; ya da sözün kendisine döneceğini bile bile Müslüman'a "kâfir" demektedir. 

     Şimdi Mısıroğlu'nun, Ekmeleddin beyin imanını ölçme yetkisi ve salahiyeti var mıdır? Yoktur. 

     "Üçüncü bir tercihim yok" dediğine göre "kâfir" sözü, doğrudan doğruya Ekmeleddin beye, İslam Konferansı Örgütü başkanlığı yapmış mümin bir Müslüman'a söylenmiştir.

     Halbuki, İslam'a göre, "günah-ı kebâir" denilen büyük günahları işleyen bile mümindir ve iman dairesinden çıkmadıkça kendisine kâfir denilemez. Denilirse ne olur?

     Cevabı Peygamber Efendimiz veriyor:

     "Bir kimse bir Müslüman'ı kafir diye çağırır veya ona Allah'ın düşmanı derse ve o adam da böyle değilse mutlaka kendisine döner." (Buhari, Edeb, 73/Müslim, İman, 111) 

     Şafilere göre ise böyle bir adamın katli vaciptir:

     "Bir Müslüman diğer bir Müslüman'a 'dinsiz' diye hitap ettiğinde, eğer ikinci şahsın üzerinde bulunduğu dinin din olmadığını kastediyorsa kâfir olur. Tevbe etmediği takdirde öldürülür." (İbn Hacer "El- İlam bi Kavaidi'l-İslâm" 2/23) 

     Kadir efendi tabii ki; "Ekmel bey Müslümandır ama Müslümanlık din değildir" demiyor. Zaten biz de Şafi değiliz, ayrıca burası da şeriat mahkemesi değil. İhaleyle, maaşla veya sürgünle susturulan ilahiyatçılardan olmadığımız için hakikati konuşmak iddiasındayız. 

     İlahiyatçılar, harıl harıl kendilerini var eden rejimin sırtına pamuk tıkamakla meşgul oldukları için haliyle bu hüküm çıkarma işleri de yine bize kalıyor. 

     Hakikatin nuru, öylesine sararıp solmuş durumda ki…

     Kandil olup yanmak yine Ülkücüye düşüyor.

     Varsın, rakı şişesinde balık olmaya teşne vatandaş lavraları sandığa bile gitmesin!..

     Bu kalem, son parasıyla bilet alıp, oy kullanmaya gidecek olan "Bozkurtları" saygıyla selamlıyor.