Kalabalık kol kola, İstiklal Caddesi’nin meydan girişinde insan barikatı oluşturmuş.
Muhabir:
 “Şu anda meydanda kalabalık yok sayın seyirciler... Burada bulunan az sayıda insan da gösterici değil ne olduğunu izlemeye gelmişler...” 
50-60 yaşlarında bir kadın. İki elini açmış önünden geçen polislere yakarıyor: 
- Sizi ben doğurdum, yapmayın, yapmayın, ben doğurdum sizi!
Parkta çadırların arasında orta yaşlı bir adam hareketsiz yatıyor. Birkaç adım ilerisinde gencecik bir kız,  “Boğuluyorum” dan başka bir tek söz edemiyor. Kendinden geçti geçecek.
Cayır cayır ambulans sesleri...
Muhabir:
“Şu anda ortalık sakin sayın seyirciler...” 
+1 TV Gezi’den naklen yayınlıyor polislerin çadırları söktüğü anları. Belediyenin iş makineleri hareketleniyor. 
Muhabir:
“Polis gezi parkına müdahale etmedi sayın seyirciler... Merdivenler temizleniyor o kadar!” 
Yer yerinden oynuyor; kalabalığın üzerine gidiyor TOMA. Ne  “aynı taraftayız”  der gibi ellerinde salladıkları bayrakları, ne hareketsiz okudukları İstiklal Marşı, hiçbiri etkili olmayınca durdurmak için, insanlar son çare kendilerini atıyorlar altına. Revir olarak kullanılan oteller, kafeler, içlerinde yaralı olduğu bilindiği halde gazlanıyor... Tazyikli suyla taciz ediliyor... Hastaneler de öyle... Kundak bebekleri var sağa sola kaçışan annelerin kucağında... 4, 5, 6, 7 yaşlarında çocuklar; hem yaralanmış, hem kaybolmuşlar; götürüldükleri otel lobilerinde hem anne-babalarını hem de acılarını dindirecek doktor ablalarını-abilerini bekliyorlar...
Muhabir:
“Buradaki marjinal grup adeta polisi tahrik ediyor, polisin dağılın uyarısına kulak asmıyor...” 
18 gündür diren, dayan nereye kadar. 
En sonunda çıktı biri:
- Ne dedin sen?
Ve:
- Çaaaaaat!
Milli iradenin vurduğu yerde gül biter...
 
Kim terörist!
 
Polis müdahalesiyle eşzamanlı olarak gazetecilerin Gezi’ye girişi, görüntü alınması yasaklanınca birçok insanın zihninde aynı endişe belirdi:
- ‘Çadırdan silah çıktı, uyuşturucu çıktı, örgüt dokümanı çıktı, yasadışı yayın çıktı, bomba düzeneği çıktı’ kara propagandasına mı hazırlanıyorlar acaba?
Topraktan fışkıran silahlar, bilgisayarlardan fışkıran  “belge”ler, sahteliği kanıtlanmasına karşın “delil” sayılan CD’ler ve daha yığınla  “aynı elin üretimi” komplo malzemesine bakakalarak geçen 10 yıldan sonra pek haksız da sayılmazlar kaygılanmakta aslında...
Nitekim siz ‘yok artık, bermudalı, sandaletli, TOMA’ların karşısına gitar, piyano, bağlama ve kitapla, şiir ve şarkıyla çıkan bu çocukları hangi örgüte iliştirebilirler’diye belki de gülerken bu trajikomik gelişmelere, Egemen Bağış,  “Taksim’e çıkmaya kalkışanı terörist sayacaklarını”  ilan etti!
Kandil’e çıkmak serbest Taksim’e yasak!
PKK’lılar Kandil’e çıkabilsin diye ’gözünü kapat, sırtını dön’ talimatı verdikleri askerleri, İstanbul’a yığdılar kadınlar, çocuklar, yaşlılar, gençler, anneler ve babalar, dedeler ve torunlar el ele Taksim’e çıkamasın diye!
Dün almış  “çapulcu”nun tanımını okuyordu Sincan’da!
“Terör”ün tanımı da okusana:
“Baskı, cebir ve şiddet, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzenini değiştirmek, Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemlerdir.” 
“Anayasa’da belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini”  -hem de BDP ile ittifak halinde- değiştirmeye kalkışan kim?
Bakın Irak, İran ve Suriye sınırımıza;  “eşbaşkanlık”  sevdasına  “Türk devletinin varlığını tehlikeye düşüren, iç ve dış güvenliği bozan” kim?
Bakın Bağlar Meydanı’na, bakın İmralı’yı ’Cani Apo Tekkesi’ne çevirenlere, bakın Kürecik’e, bakın daha dün Beytüşşebap’ta PKK paçavraları ile yapılan ve hiçbir müdahalede bulunulmayan  “tören(!)” e...  “Devlet otoritesini zaafa uğratan”  kim?Telefon dinlemelerini, gizli kameraları, kapatılan yolları, vapur, metro, motrobüs, otobüs seferlerinin iptallerine bakın... Doktorların, avukatların kelepçelenmesine...  “Temel hak ve hürriyetleri yok eden” kim?
Karşınızdakine  “sen” demeden önce bir ayna edinin!
Bir de aklımdayken;
Velev ki  “marjinal” Taksim’e çıkanlar;
“Marjinal olmak suçtur” diye bir yasa mı var?
 
GÜNÜN SORUSU
 
Kırmızı karanfiller içinde  “Direnişimiz oyunu bozar” başlığı atan Akşam, dalga geçer gibi “polis kimsenin can güvenliğini tehlikeye atmadan parkı boşalttı”  deyip “Günaydın Gezi” manşetiyle çıkan Sabah,  “Biz sabırla direniriz”  diye manşet atan Star,  “Milli iradeye saygı”  logolu birinci sayfasını komple  “Sincan mesajı” na ayıran Türkiye, sürmanşetine yerleştirdiği Erdoğan fotosunun yanına  “Biz dualarımızla direniriz”  yazan Yeni Şafak; nasıl çıkacaksınız artık tek gözü görmeyen, cildi su diye sıkılan kimyasaldan yanan, kolu-bacağı kırılan binlerce insanın da dolaştığı sokaklara? Yok saydığınız zulümle yüzleştiğinizde utanmayacak mısınız?