Misafirperverliğimiz dillere destandır. Bizdeki meşhur yabancı sevgisi, folklor ekipli karşılama törenleri filan biraz da abartılıdır. Bu ifratın derinliklerinde yatan genetik rahatsızlığa şimdiye kadar inceleyecek aydın pek çıkmamıştır; çünkü durumdan en çok memnun olanlar da zaten onlardır. 


     Nedeni tam olarak anlaşılamayan ve bazen de adına "aşk" denilen sevgi türünü, uzmanlar "farklı olana duyulan genetik ilgi"yle açıklıyorlar. Bu duygu, bidayette kültürü etkileyince, kültürel rahatlık da tekrar dönüp bu duyguyu tetiklemiş olabilir.

     Ekmeğin katığa, asitlerin bazlara, suyun toprağa, ateşin havaya, domatesin tuza meyilli olması gibi, Türk'ün gönlü de yabancıya doğru akabilir. Irkçılık ortaya çıkana kadar bu akışın, makul bir seviyede bütün dünyada geçerli olduğunu da düşünebiliriz. 

     Ancak… "Bambaşka"nın, "acayip"in hatta "yabancı"nın bizdeki kadar heyecanla söylendiği başka bir dil olduğunu hiç sanmıyorum. 

     Hatta "anormal" ve "manyak" kelimeleri bile gençlerin  Türkçesinde  "normal" ve "aklı başında" kelimelerinden çok daha fazla itibar görüyor.


     İnsanlara, resmi tarih yerine mesnetsiz deli saçmalarının daha inandırıcı gelmesi acaba nereden kaynaklanıyor. Kendi milli tezleri yerine Ermeni tezlerini desteklemek ve… Kızınca "Hepimiz Ermeni'yiz" diyebilmek?..

     Kendi bayrağının yerine kızıl bayrak sallamak, "Moskova tipi komünist" olmak ve yeni bayrakların peşine düşebilmek?..

     Gizli Ermeni'yi, Marksist Kürdü, yolundan çıkarılmış Alevi'yi bir tarafa bırakalım… Herhangi bir etnik dertleri olmadığı halde, Boğaziçili Soros güllerinden, medyadaki pek çok kolejliye kadar aydınlanma trenine binenler neden bu kadar milli karakterden yoksun oluyorlar? 

     Eğer mesele "uygarlık, medeni tavır" ise bir Alman'a, bir İngiliz'e, bir İspanyol'a, hatta bir Bulgar'a bile asla kabul ettiremeyeceğiniz bu "yabancıya eğik  Türk  başı"nın esbab-ı mucibesi nedir?

     Anadolu köylüsünün kaba saba, bilgisiz, biraz da estetikten yoksun olması mı? Bu mu yani kendimize duyacağımız milli saygının ölçütü?

     Bu rahatsızlık, neden bizim memlekette,  Türklerde  daha çok görülüyor?.. Buyurun Tarih'e gidelim. 

     Bize göre, hastalığın sebeplerinden biri, "siyasi egzogami" yani hükümdar seviyesinde yapılan "dışarıdan evlilik"tir. Yani "yabancı makbul olmasa padişah onu saraya almazdı" düşüncesi… 

     Laboratuvarın dili biraz acıdır; kimse kusura bakmasın bence ikinci sebep, Savaşçı milletlere mahsus "ganimet ve talan" olgusudur. Yanındakini ganimete ortak gören ve için için ondan soğuyan  Türk , "yabancıları" ise talana açık bir ganimet havzası olarak tanımış ve sevmiştir.

     Grup dışından olanlara gösterilen sevgi ve saygıda ifrat olarak açıklayabileceğimiz Türk'e mahsus "yabancı hayranlığı" sadece Tanzimat aydınındaki batı hayranlığıyla da izah edilemez. Çünkü Tanzimat'tan önceki Osmanlı aydınında Arap sempatisi, Selçukluda İran, Göktürk ve Uygur beylerinde ise Bilge Kağan'a rağmen Çin'e yaklaşma eğilimi vardı. Yazıtlar hala bunu anlatır.

      Türk, güçlü olduğu zamanlarda bu yabancıları, fetih yoluyla "sürekli bir ganimet gibi" yanına aldı. Onları, hoşgörüyle yönetti. Yanındaki Türkmen'den esirgediği sevgiyi, yabancıdan esirgemedi; hatta onları mahalle mahalle, köy köy başının üstünde misafir etti. 

     Fakat aynı sebeplerle, bazı Türkler, güçten düştüğümüz barış ve medeniyet dönemlerinde haysiyetsiz bir şekilde yabancıların koynunda ve kucağında siyaset yapmaya yöneldiler 1970'lerde Sovyet yanlısı komünistlere, karakterli Yugoslav "öz yönetim"cileri, "Türk tipi komünist" diyor ve onların şahsiyetsizliğini alaya alıyordu.

     Yüzlerce yıllık Osmanlı mirasından bize yetecek bir dini manifesto çıkarmak yerine Tahran'a, Kahire'ye, Riyad'a, Selefilere, IŞİD'e, Boko Haram'a pabuç bırakan İslamcıların durumu da bundan farksızdır. Amerika'ya biat eden bir kısım Nurcu için de durum bundan farklı değildir.

     Soros Vakfı gibi, NED gibi "yabancı" ajanların parasıyla sivil toplumculuk oynayan akademisyenler ve Türkiye'nin içine sürüklendiği uçurumu görmezden gelen "bireyci" liberaller eğitim yoluyla evrensel kültür aldıkları için bu durumda değiller. 

     Bu insanlar, tâ Orta Asya'dan ve nihayet köyden getirdikleri bu genetik hastalığı, modern insana mahsus "milli şahsiyet" serumuyla tedavi etmedikleri için böyle yaşıyorlar. 

     Kendilerini bir şey zannettiklerine bakmayın!.. 

     Bunlar, batıdan, Paris'ten bakıldığında "sömürge aydını…"

     Doğudan, Ötüken'den bakıldığında "hasta"dırlar!