Batı sınırımız için 93 Harbinde, Balkan Harbinde, Çanakkale'de ve Sakarya'da döktüğümüz kanın onda birini 1920'lerde Irak sınırı için dökmüş olsaydık, şimdi Kerkük bizim için Adıyaman'dı… Musul'a Urfa'ya bakar gibi bakacaktık. Erbil de Batman'dan farksız olacaktı.


     Bölgedeki ayrılıkçı hareketin güç kazanması, Kürtlerin bizden ayrı düşmesine değil, Barzani aşiretinin etkinliğine bağlı olmuştur. Reisleri, Osmanlı kuvvetleri tarafından mağlup edilerek asılmış olan Barzan aşiretindeki Türkiye ve Türkmen karşıtlığı, bizim Kuzey Iraklı Kürtlere bakışımızın yegâne referansı olmamalıdır.

     PKK da Soğuk Savaş döneminden kalma bir Marksist ayrılıkçı terör hareketidir ve kitle üzerindeki etkisi geçicidir. Bu kan bulanmış etkinin daha çabuk sona ermesi için bizim de üzerimize düşen görevler vardır.
     1918'de yani İngilizler geldiğinde Kürt aşiret ileri gelenlerinin Van valisi Haydar Bey aracılığıyla Bab-ı Ali'ye çektikleri bağlılık telgrafları arşivlerde yatmaktadır.
     Geçtiğimiz Ramazan ayında aniden ebediyete uğurladığımız Irak Türkmen Cephesi Türkiye eski temsilcisi Sadun Köprülü, 2009 yılında Uluslararası Kriz Grubu'nun "Irak ve Kürtler" raporunda yer alan "Kürtlerin Türkiye'ye bağlanması" talebini şöyle değerlendiriyordu:

     Vatan Gazetesine konuşan Sadun Köprülü, "ilk girişimin 1930'larda gerçekleştiğini" ifade ettikten sonra: "1930'lu yıllarda Cabbari Aşireti'nin Atatürk'e yazmış olduğu bir mektup var. Bu mektupta 'Musul'un Türkiye'ye bağlanması' isteniyor. Tarihi süreç içinde bu istek sık sık gündeme geldi. Ancak 9 Nisan 2003 tarihi bu istek için dönüm noktası oldu. Saddam düştükten sonra Türkiye'ye bağlanma tartışmaları alevlendi. Şu anda K. Irak'ta irili ufaklı 200 kadar aşiret bulunuyor. Bu aşiretlerin yüzden fazlası Türkiye'ye bağlanmak istiyor. Bunlar arasında Doski, Herkil, Zevari gibi ağırlığı olan aşiretler de yer alıyor."

     Bizde bu konuda eski ve yeni başka bilgiler de var. Körfez savaşı sırasında 70 aşiretten 63'ünün Türkiye'yi istediği, yakın tarihte Amerikalıların yaptırdığı bir anket çalışmasından ise % 98 gibi ezici bir sonuç çıktığı, belleğimizde duruyor. Hatta IŞİD dahil olmak üzere İsrail merkezli politikaların bu bilgilere dayandırıldığına dair tespitler var.

     Petrolün olduğu her yerde görmeye alışık olduğumuz kanlı ayak oyunları karşısında bizim de yapacağımız "açılımlar" değil, "atılımlar" vardır. Geniş bir ön çalışmayla ve gürültüsüz yürütülecek bu atılım için önce bir kamuoyu ve perspektif belirleme çabasına ihtiyaç vardır. 

     Sapla samanı ayırmalı ve önce Allah'ın sonra tarihin bize emaneti olan insanı merkeze alarak kendi senaryomuzu yazmalı ve rolümüzü oynamalıyız. Kuzey Irak'ın, Amerikan ve İsrail nüfuzundan uzak tutulması için bir adım sonra Azerbaycan'ı, sonra Türkmenistan'ı da içine alacak tarihi bir entegrasyon, ülkülerimizle çelişmeyen bir "karşı hamle" olacaktır.

 
     Bu hamlenin beyin fırtınasını başlatmak üzere ilk aklımıza gelen cümleler şunlardır:
     1- ABD'ye oyunu okuduğumuzu ve asla bir iç savaşın tarafı olmayacağımızı deklare etmek… (Bunu zaten yapıyoruz)
     2- Kürtleri şöyle veya böyle temsil eden bütün iç ve dış legal siyasi yapılarla temas kurup, Türk bayrağına, Türkiye'nin üniter yapısına, Misak-ı Milliye saygı konusunda teminat almak. 
     3- Türk askerinin himaye kabiliyeti kardeşlik şefkati dururken, tehlikeli dostluklardan uzak durulması ve Mehmetçiğe asla silah doğrultulmaması konusunda kesin mutabakat sağlamak. 
    4- Sünni'siyle, Alevi'siyle, içerideki ve dışarıdaki bütün Kürtlerin kardeş, dost ve doğal müttefik olduğu, ideolojik çatışma dönemlerinin ve askeri rejimlerin kalıntısı olan PKK unsurlarının derhal tasfiye edilmesi, araya girebilecek kripto ajanlar konusunda herkesin üzerine düşen dikkati göstermesinin bir mecburiyet olduğunu deklare etmek.
     5- Türklerin dostunun Kürtlerin de dostu, Türklerin düşmanının Kürtlerin de düşmanı olduğunu deklare ederek, dış politikanın tek merkezden yürütüleceğini onaylatmak.
     6- Türkmenlere karşı yapılacak, kardeşlik hukukuna aykırı her hareketin tarihi bir hata olacağını, maddi menfaatler için kimsenin tarihi hata yapma lüksü olmadığını muhataplarımıza ilan etmek… 
     Bu tespitler, geçmişte yaşanan ve gelecekte yaşanması muhtemel pek çok nokta ince ince düşünülerek tasarlanmış basit bir ön çalışmadır. 
     Şüphesiz bu kepekli undan beyaz ekmek yapacak olan "Bozkurt" siyasetçilerimiz, mükemmel hamleleri daha iyi tespit; takdir ve icra edeceklerdir.