“Nutuk” buldular komutanın evinde;  “darbeci” olduğunun deliliydi sonuçta, tereddütsüz eklediler dosyaya.

Çocukların çizgi film videolarını topladılar, Zeki Müren külliyatına el koydular “Klasik Türk Müziği”  seven şüphelinin;
Maazallah “dijital delil” olabilirdi.

“Türk Bayrağı” na tahrik amaçlı bomba muamelesi yaptılar; evine-iş yerine asan, yakasında-araba camında taşıyan, “demokratik hakkını kullanarak” meydanlarda sallayan -şüphe yok- ülkeyi kaosa sürüklemekle görevlendirilmiş ajan-provokatördü. Ondan zahir; “kamu düzeni koruculuğu”na tayin edildi bayrak yakanlar.
Tivit attı gazeteci; sabahına emniyette buldu kendini, şartlı salıverildi!

***

Sözün özü:
Gözünün üzerinde kaşının olması bile yeterdi, bir sabah ansızın zulmün dayanmasına kapına.

***

Lakin...

***

Dolmabahçe Sarayı önündeki polis noktasına düzenlenen saldırı sonrası İstanbul Valisi’nin açıklaması:

Saldırgan, bildiğimiz, takip ettiğimiz, daha önce cezaevinde kalmış bir şahıs!
 “Makul şüphe”  uygulamasıyla, kendini, her birimize potansiyel suçlu muamelesi yapmakla yetkilendiren, hayatı boyunca yasaların dışına çıkmamış, toplumun saygın figürlerini azılı birer katilmiş gibi  “baskın” larla derdest eden, masumiyetleri kanıtlanan yüzlerce aydının, askerin, gazetecinin haksız yere yıllarca “tutuklu” kalmasına göz yuman iktidar, takibi altındaki şahsın İstanbul’un göbeğinde polis noktasına saldırmasını engelleyemedi yani, öyle mi?

Allah aşkına biri izah etsin, bu denli  “yüksek güvenlikli(!)” bir “polis devleti” nde, takip altındaki biri üstelik de kendisini takip eden emniyet teşkilatı mensuplarının canına böyle rahat, elini kolunu sallaya sallaya kast edebilir mi? O kast etse bile, harekete geçmesine fırsat vermeden engellenmiş olması gerekmez mi? O zaman ne işe yarıyor polis takibi? Sadece muhalifleri sindirmeye mi?

***

Önceki gün, Sultanahmet’teki polis noktasına düzenlenen ve bir şehit verdiğimiz canlı bomba saldırısından sonra ortaya çıkan gerçek:

Terörist İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün “canlı bomba” listesindeydi; yani bu veya benzeri saldırıyı gerçekleştireceği öngörülen biriydi.

Skandal!

Canlı bomba olduğu bilinen, fotoğrafları dağıtılan, hakkında gerekli birimler uyarılan biri, yine İstanbul’un göbeğinde polis noktasına kadar girdi, pimi çekti, polisimizi şehit etti. Bir de hiç utanıp sıkılmadan “Biz onun canlı bomba olduğunu biliyorduk” diyorlar ya, saçımı başımı yolasım geliyor ekran karşısında.

Biliyorsan niye durduramadın kardeşim?

Biliyorsan o polis neden öldü?

Makul şüpheli gördüklerinin nefes alış verişlerini bile dizayna kalkışanlar için  “tescilli terörist” olmak “makul şüphe” sebebi değil demek ki...

“Atanamayan öğretmen” olduğu için ihmalinizle,“şehitliğe terfi ettirdiğiniz” o polis memurunun iki aylık kızı Elif büyüyene kadar vaktiniz var. Elinizi vicdanınıza koyup düşünün, bakalım bulabilecek misiniz, neden babasız büyüdüğünü izah edecek makul bir sebep?