Şu "Kanımız Aksa da Zafer İslam'ın" sloganının yeniden gündeme gelmesi, bu konuda söyleyecek bir çift sözü olanlara fırsat vermesi bakımından iyi oldu. Ben de onlardan biriyim.
     İslam'la bir problemi olanlardan değilim. O sloganı da binlerce kez attım; felsefesini severim.
     Dönemi yaşamamış veya iyi anlamamış olanlar, sloganlarımıza bakarak "bizim bir ara İslam davasına doğru meylettiğimiz, sonra da bu çizgiden uzaklaştığımız yönünde" yorumlar yapıyorlar. Kasıt yoksa cehaletten; kasıt varsa siyasettendir.
     Bir kere Ülkücü hareket, hiçbir dönemde "Ocak genel başkanına göre fikir değiştiren" bir hareket olmamıştır. Bu bir!..
     İkincisi, herhangi bir Ocak genel başkanı, diğer başkanlardan daha sofu bir Müslüman olsaydı da bu hiçbir şeyi değiştirmezdi.
     Yani, 1992'den sonra Cemaat, Tarikat konularında MHP'ye nazaran daha farklı bir siyaset izleyen Muhsin başkanın, 1977'de tek kişilik bir fraksiyon gibi durduğunu düşünmek, mazinin ruhuna yeterince hakim olunmadığını gösterir.
     1970'lerde Ülkücü Hareketin içinde veya yakın çevresinde "Başbuğ'a rağmen" değil teşkilat için slogan üretmek, bütünlüğü bozacak şahsi kartvizit bastırmak bile mümkün değildi.
     Sizin aileden aldığınız kültürde İslam ağır basıyor olabilirdi. Aynı ümmi sebeplerle Atatürk'le ve laiklikle de aranız iyi olmayabilirdi. Ancak tamamen dünyevi bir mesele olan siyasete dini alet ettiğiniz zaman Başbuğ, elinin tersiyle yapacağı tek bir hamleyle sizin siyasi kariyerinizi bitirebilirdi!
     Sanki zaman geriye sardırılıyor ve garip bir anakronizmin içine düşülüyor. Ne BBP'si Allah aşkına!..
     Biz, "Ebubekir Bağdadi" henüz portakalda vitaminken, "Selam Tevhitçiler" babasının beşiğini tıngır mıngır sallarken, "tahşiyeciler" sünger döşekte çay içip risale okurken "söylemesi ayıp" küfre karşı savaşıyorduk. Ve müellifi kim olursa olsun; buna benzer sloganlar atıyorduk!..
     Kimse bizim kanlı Yusufiye gömleğimizdeki "İslam"a sulanmasın!.. O İslam, ehl-i beyt katili "Yezid'in sancağındaki" İslam değildir! Hiç değilse yiğit Türk'ün yanık gönlündeki İslam'dır.
     Acil bir hatırlatma: Türkiye'de mezhep sorununu çözmeden, "İslamcı" olamazsınız.
     Olsanız olsanız bugünkü gibi "mezhepçi" olursunuz, bir kısım İslam ahalisine, Müslümanı kıran Rus uçaklarını alkışlatırsınız!
     Bizim Milliyetçiliğimizin çerçevesi, en başından beri İslam'la çizilmiştir. Bir çok Anadolu çocuğu gibi Rahmetli Muhsin başkan da siyasi bir metinde İslam kelimesini, ilk kez Başbuğ'un kaleme aldığı "Türklük Gurur ve Şuuru, İslam Ahlak ve Fazileti" cümlesinde görmüştür.
     Bize İslam'la ilgili söz söyleme, slogan atma cesaretini veren de "Tanrı Dağı Kadar Türk'üz; Hira Dağı Kadar Müslümanız" diyen Başbuğ Alparslan Türkeş'ten başkası değildir!
     27 Mayıs ve 12 Mart şartlarında şimdi basit gibi görünen bu sloganlarla bir gençlik örgütlenmesine gitmek öyle her babayiğidin harcı değildi.
     Alparslan Türkeş, tarihte hiçbir ideoloğa ve teşkilatçıya nasip olmayan bir cesaret ve ehliyetle, sokağı, kampüsü, icabında dağları kızıl zalimlere teslim etmeyen çileye talip bir gençlik teşkilatı kurmuştu.
     Ülkücü hareketin, dinsiz katiller karşısında silahlı bir mukaddesat mücadelesi verirken ve her gün şehit cenazesi kaldırırken Allah'tan başka sığınacağı bir kapı da yoktu.
     Ancak bu durum, Ülkücülerin, Türkçülüğü-Turancılığı bıraktığı veya Türk-İslam Ülküsünden Türklük aleyhine bir tenzilatta bulunduğu anlamına gelmez.
     O yılların bütün Ocak yöneticileri, davayı ve teşkilatçılığı Başbuğ'dan öğrenmiş yetenekli gençlerdir. Sloganlar zamanın şartlarına göre başbuğun bilgisi ve izni dâhilinde üretilmiştir.
     Aksi takdirde üretildiği yerde kalır; sokak yüzü göremezdi!
     "Kanımız Aksa da Zafer İslam'ın"daki "İslam" vatandaşa "mesele"yi onun anlayacağı dilden anlatmak için tercih edilmiş bir kısa mesajdır.
     "Biz kandan korkarsak Komünizm gelir!.. Komünizm gelirse İslam'ı değil camide, yer altı tekkelerinde bile bulamazsınız!"
     Üstelik o yıllarda etrafta Necip Fazıl'ın ifadesiyle "Melanet Partili" bir yığın işe güce yaramaz "İslami hareketçi" vardı.
     Yani bizim herhangi bir Ocak Başkanının tasarrufuyla seküler Milliyetçi doktrinden ayrılıp, "bu melanetten" rol çalmak gibi bir tenezzülde bulunmamız mümkün değildi.
     Milliyetçi Hareket, 1969'da, 1979'da neyse 2015'te de odur!.. 
     İlle de "fark nedir" onu mu söyleyelim?
     O zamanlar şeytan, tahtını kızıl cehennemde kurmuştu; biz, bir tekbirle kafasını ezerdik.
     Şimdikinin sesi "cennetten" geliyor!.. Biz de on yıldır yılanın kuyruğunu yakalamaya çalışıyoruz!..
     Bu zamanda "Kanımız Aksa da Zafer İslam'ın" dersek, ariflerin maskarası oluruz!