Derin Gerekçe, Tarih'in ve Coğrafyanın zorlamasıdır. Umumi Gerekçe, İdeolojik ve siyasi grupların sorumsuzluklarıdır. Acil Gerekçe ise AKP'nin özel durumu ve yaşanan sıcak gelişmelerdir.
1- Derin Gerekçe konusu biraz felsefi ve üzücü bir konudur. Bu yüzden bu konuyu uzun boylu incelemeye devam edeceğiz. İktidara acilen Milliyetçi bir partinin gelmemesi halinde Türklüğün Anadolu'dan 100 yıl içinde silinip gideceğini söylediğimiz zaman insanlar gülüp geçiyor. Ama maalesef durum bu kadar vahimdir!
Anadolu, tarım kültürlerinin doğduğu dişil bir coğrafyadır. Tarımcıların ülküsü, ekip biçmek, satmak ve mutedil bir vergi ödemektir. Bu yüzden de toprağa bağlanan çiftçiler zamanla askerlik yeteneklerini ve savunma güçlerini kaybederler.
Ekip biçmek eli öpülesi bir meziyettir. Zamanla yerleşik tarım medeniyeti ve buna bağlı iş kolları, zenaatkar sınıfları da oluşur. Ancak bu medeni birikim, gerçek manada milli bir eğitimle Milliyetçilik şuuruyla beslenmelidir.
Aksi takdirde toprağa bağlanmışlık, baskın yapan fatihler için kolonileştirmeye çıkarılmış bir davetiyedir. Hindistan tarihi bunun Akhunlar, Gazneliler, Babürşahlar gibi örnekleriyle doludur. Anadolu'ya hakim olup da Anadolu dışında fetih yapabilen tek millet Türklerdir. Ancak önce tarım, şimdi de ticaret, aşağıdaki dış etkenlerle birlikte Türkleri askerlikten, uzaklaştırmakta ve gelecek nesilleri, içeride teröristler, dışarıda istilacılar karşısında savunmasız bırakmaktadır.
Eğer Türk kültürü, Bozkır'ın "baskın yapan atlı göçebe" devirlerine dayanan Tarihi savunma bilinciyle desteklenmezse; Türklük, öteden beri Anadolu'da baskın yiyen tarımcı ve tüccar kültürler gibi eriyip gidecektir.
2- Umumi Gerekçe, Milli Sorumsuzluklar ve Siyasi Tutarsızlıklardır. Türkiye'de Ülkü Ocaklarında görülen milli şuur ve uyanıklık "milli eğitim"de görülmediği için bu ülkenin Marksistleri "Moskovacı" veya "Pekinci" Liberalleri "Londracı" ve "Washingtoncu" İslamcıları ise "Tahrancı" veya "Kahire'ci" "Riyat'çı" olurlar.
Bu durum, Anadolu'nun dişileştirici coğrafi etkisiyle senteze girdiğinde asker ve milliyet düşmanlığına kadar varan "siyasi feminalite" örneklerine dönüşebilir. Hayatını bir erkek gibi devam ettiren ve şahsi işlerinden son derecede saldırgan olabilen kerli ferli insanların devlet ve millet gibi konularda son derecede geniş ve esnek olabildiklerini görürsünüz.
Ayağında bir türlü milli gömlek, yerli don durmayan bu insanların ortak özelliği bir an evvel Türklükten huruç etmek ve Milliyetçiliği ayaklar altına almaktır.
Marksistler, 1960'lardan itibaren üniversite gençliğini bir moda gibi sararak aydınların önemli bir kısmını etkisi altına aldılar.
Tarihi maddeciliğe bağlı olarak önce din "afyon" oldu. Sonra Milliyetçilik, karalanarak senaryodaki rolünü tamamladı. Bizdeki Marksistler, kendilerini Latin Amerika diktatörlerinin paralı askerleriyle savaşan Che Guevara gibi görerek, asker, polis ve Ülkücü katletmenin dışında bir de ağır ve hileli "Kürt ulusu" yükünün taşıyıcılık misyonunu üstlendiler. Yani milli sorumsuzlukla da kalmadılar karşıt sorumluluk üstlendiler.
Liberaller, sivil toplum, anayasal özgürlükler, demokrasi, özerklik vs. edebiyatıyla gelişen son Türkiye Liberalizmi, takiyyeci AKP'nin vitrinidir. Serbest piyasaya ve aktif ticarete karşı değiliz. Ancak dünyada Liberalizm, İngiliz Kraliyet Bilimler Akademisinin icat ettiği bir "zayıf türlerin yok edilmesi" projesidir. İşin kaynağında Nüfus tezleri ve ırk-evrim nazariyeleri vardır.
İslamcılar ise, AKP ile yapay bir bahar havası yaşamakta ve geleceği düşünmeden Türklük hazinesini çarçur etmektedirler.
Milliyetçiliği suçlayarak kaldırmış, ayaklar altına almış ve yerine şimdilik bir şey koyamamışlardır. Milli merkez ideoloji, ahlak ve moral motivasyon açısından boştur. Böyle olunca da ekalliyetçilik (azınlık ırkçılığı) meşru hale gelmiş ve PKK'nın sahaya yayılması kolaylaşmıştır.
Sırf güneyden giren 2 milyon Suriyelinin, az gelişmiş Ortadoğu ülkelerine özgü "20 yılda nüfusunu ikiye katlanma" ölçülerine göre bile sayıları 2071'de 15 Milyon olacaktır. Bu da AKP gibi Araplara hitap eden bir partinin % 15'lik sabit oy potansiyeli anlamına gelmektedir.
3- Acil Gerekçe: Aralarında Türkiye tarihinin en büyük terör saldırısının da olduğu sıcak gelişmeler, bu işlerin "yaradılanı hoş gör yaradandan ötürü" felsefesiyle çözülemeyeceğini ortaya koymuştur.
Bugüne kadar ellerine aldıkları en büyük silah İsviçre çakısı olan anadan doğma sivillerin her işe burunlarını sokarak bu ülkeyi can, mal, ırz ve namus güvenliğine kavuşturmaları mümkün değildir.
Türkiye'nin bu yüzden acilen MHP iktidarına ihtiyacı vardır.