İmralı tutanakları, AKP'nin aczini, Erdoğan'ın rezilliğini gözler önüne seren bir gazetecilik olayı olarak görüldüğü için "aslında ne olup bittiği" pek tartışılmamıştı.
Ancak zaman zaman Erdoğan'a fırça atan, taraftarlarını da tehdit eden ve kendini tanrı gibi sunan bir Apo tiplemesi, PKK için bulunmaz bir psikolojik savaş malzemesiydi.
Bana göre 30 Mart'ta AKP'den BDP'ye kayan oyların önemli bir kısmı, İstanbul basınındaki PKK'lı kriptoların yaptığı bu tür sansasyonel haberlerle temin edilmiştir.
Neticede tutanaklar BDP'den sızdırılmış ve kazanan, doğunun güce tapan çocuklarına "Apo ne kadar da güçlüymüş" dedirten Öcalan olmuştur.
Şimdi yine benzer türden bir hamleyle karşı karşıyayız ve ben artık buna benzer muhabirlerin "Türk gazetecisi" olduklarına inanmıyorum. Bu komünistlerden ilaç-doktor istenmez, artık bunlara güvenilemez, kestikleri yenmez, bir bardak suları da içilmez. Düşmanımızdırlar.
Bunlar "cephe gerisine" sızmış gönüllü PKK ajanlarıdır. Çift taraflı da kullanılabilirler ama yaptıkları ilkesiz haberciliğin adına asla "gazetecilik" denilemez.
Nasıl ki ünlü bir "MİT'e çalışan gazeteciler" efsanesi vardır ve zaman zaman sızdırma haber yaparak toplumu benzer siyasi neticelere hazırlamaktadır; bana göre aynı şekilde PKK istihbaratı da sızıntı haber elemanı kullanarak gündem yaratmakta, toplum mühendisliği yapmaktadır.
Aynı muhabirin dün Milliyet'te "7 Talep İçin Derin Müzakere" başlığıyla çıkan haberinde,
"Milliyet'in PKK ve HDP kaynaklarından edindiği bilgiye göre" girişiyle bilgi verilmekte, devletin Öcalan'la iki aydır bu konuyu görüştüğü vurgulanmakta, Öcalan'ın "Çözüm Yasa Tasarısından memnuniyeti" dile getirilmekte ve bir iki önemli şartın daha gerçekleşmesi halinde "silah bırakmaya kadar gidecek plan üzerinde görüşmelere başlanacağı" bildirilmektedir.
Yasa çıkacak da, komisyonlar kurulacak da, plan yapılacak da üzerinde görüşülecek de silah bırakılacak da terör o zaman bitecek!..
Emin olun ABD'nin, iki kez atom bombasıyla vurduğu Japonya'dan bu kadar ağır talepleri olmamıştı. Nazi Almanya'sı teslim olurken, soykırım utancına rağmen AKP Türkiye'sinden daha onurluydu. Bu kadar düşkünlük ancak şikeyle mümkün olabilir.
Evet, AKP hükümeti, "eski Türkiye" den kurtulmak adına "Türkiye"nin haklarını savunmaktan imtina etmekte, yetersiz kalmakta yani PKK'ya bilerek yenilmektedir.
Milliyet'in haberine geri dönersek… Tam bu sırada Apo'yla, MİT'le, müzakereyle ilgisi olmayan bir şahıs "haberin içine sokulmakta" ve haberin başlığındaki "7 Talep" İmralı'dan Kandil'den filan değil ilginç ama "Muş'tan" gelmektedir.
"Kürt statüsü tanınmalıdır" alt başlığıyla, BDP Muş Milletvekilinin sözlerine yer verilmekte,
PKK'ya silah bıraktıracak 7 talep, İmralı'dan kandilden değil, Demir Çelik'in ağzından çıkmaktadır:
"1- Öncelikle Kürt statüsünün tanınması, 2- Terörle Mücadele Kanunu'nun kaldırılması, 3- Seçim ve Siyasi Partiler Yasasının değiştirilmesi, 4- Yüzde on barajının kaldırılması, 5- Hazineden siyasi partilere yardım alınmasının sağlanması, 6- Yerel yönetimlerin idari ve mali özerkliğe kavuşturulması 7- Bütün bu sürecin yasal güvenceye kavuşturulması."
Neredeyse "8…" diyecek; "başbakanın bütün teröristlere birer sütlü kahve söylemesi!.."
Bu haberde devletle, hükümetle, milletle, gazetecilikle ve A. İpekçi'yle açıkça dalga geçilmektedir.
Mübarek sahurdan sonra yol gelmişiz, yorgunuz, gerginiz… İçimizdeki "Adanalı" patlıyor yine!..
"Neyi silahsızlandırıyorsunuz bu kadar tavizle?.. Tankı mı var? Topu mu var? Kimyasal silahı mı var?.. Radar güdümlü uzun menzilli füzesi mi var? Neyi teslim edecek?
Alt tarafı bir keleş lan! Çıldırtmayın adamı…
Almıyorum silah milah! Hiçbir şartı da kabul etmiyorum.
Adam sizin gibi öküz mü? Silahını yağlayıp gömdükten sonra 12 Eylül'de yaptığımız gibi hurda bir makina bulup devlete teslim etmek çok mu zor lan?..
Terörist bitmeden terör biter mi? Silah dağda gani gani…
Essahtan bir iş yapıyormuş gibi bu itlerin ağız kokusunu niye çekiyorsunuz lan!.."
Hitler'i intihar etmiş Almanya, İmparatoru harakiri yapmış Japonya, hatta..
Allah muhafaza… Saddam'ı ölmüş Irak gibiyiz!..