Bülbüller, sazlar ve sazendeler hoş görsün bugünkü  yazım  için bundan daha iyi bir başlık bulamadım. Telif hakkı, cezası neyse çalışır öderiz! 

      "Çok bağıranın, çok taş atanın çok iş yaptığının zannedildiği" bir dönemde Devlet Bahçeli, "Çatı Aday" formülünü deklare etti. Ortaya çıkan umut, beklentilerin ötesindeydi.

     "Çok geç olmadan Tayyip Erdoğan gitmeliydi."

     Fakat o da ne?.. İnsanlar umutlanıp sevineceğine sanki "Erdoğan'dan beslenen" bir yapı vardı ve bunlar koro halinde saldırıya geçti. 

     Adı "Aydınlık" kendi karanlık bir liste var elimde, başlığı: "Ekmeleddin İhsanoğlu'na  Yazarlardan  Oy Yok!" Bakıyorum "ne  yazmışlar " diye…

 

     Hürriyet'ten Yılmaz Özdil, alakasız örneklerle şimdiden, rakı-balıklı tatilini neden yarıda kesip sandığa gitmeyeceğini anlatmaya çalışıyor: "Tayyip Erdoğan'ın karşısına kim çıkarsa çıksın, oyumu ona verecektim" diyen Emin Çölaşan... Orhan Pamuk çıksa ona da mı oy verecektin?"   ,

     Mukayeseye bakın!.. "Babam annemi değil de 'fırıncının kızı'nı alsaydı; ben şimdi insanların yüzüne nasıl bakacaktım?" diye bunalıma giren çocuğun ağıtına benziyor. 

     İnsan, "kalem Atatürkçülüğü" bu kadar ucuz mu, diye düşünmeden edemiyor. 

 

     Bedri Baykam, Cumhuriyet'te makul devrimcilik yapıyor ama kaygılı...

"Allah aşkına, siz CHP örgütünde, İhsanoğlu için heyecanla sokağa fırlayacak bir kitle görüyor musunuz?" Bütün mesele de bu değil mi aslında?.. Fırlamak zor… Oturmak kolay. 

     Kim uğraşacak şimdi böyle bir adam için kitleyi gaza getirmekle… Yenilince "ben demiştim" der; IŞİD gelip bahçendeki heykelin kaidesine sizi oturtana kadar da aslanlar gibi viskinizi yudumlarsınız!..

 

      Yeniçağ da, sosyeteye intisabın gereği, muhalefetini "Ekmeleddin gerçeği" üzerinden sürdürüyor.

     Afet Ilgaz, erkekleri sıraladıktan sonra "kadınlar bile vardı," diyor. "Bence" diyor. "Emine Ülker Tarhan, Meral Akşener…" isim de veriyor. 

     Hepsi güzel ama bunlar "partili isimler" hani çatı aday?.." Deyince, ne diyeceğini bilemiyoruz.

 

     Ve… Arslan Bulut, soruyor: "Bu mu omurgalı milliyetçilik?"

     Ona göre Ekmel Beyin "nereden üflendiği" belli!.. Ama  yazar  bu sırrı, nedense omurgasının derinliklerinde saklıyor. Ekmeleddin Bey'in şahsına söyleyecek bir söz bulamamış olmalı ki onu babasının arkadaşı olduğu varsayılan "Şeyhülislam Mustafa Sabri" üzerinden vuruyor. Ayıp günah kalmamış, Sabri Efendi'nin hezeyanları, sanki Ekmel Beyle ilgiliymiş gibi  yazının  bütününü kaplıyor.

     Yeniçağ'ın biricik Ülküsü, Devlet Beyin, başarılı bir işin içinde olmasına hele de başrolü oynamasına elden geldiğince engel olmak. Arslanların gözleri, bölünmeyi, çözülmeyi filan görmüyor. 

 

     Hulki Cevizoğlu, biraz daha farklı… "Atatürkçü bir partinin İslamcı-yönetici bir kişiyi aday göstermesi"ne takmış… "Türkiye'nin Karzai'si"  edebiyatı  yaparak Türkiye'yi savaş harabesi Afganistan'a benzetiyor. Eskiden izlerdim. Aradan geçen kumpaslı yılların Cevizoğlu'nu böylesine harap ettiğini bilmiyordum. Demek ki kamera önünde konuşmakla alimi geçtik arif de olunmuyor.

 

     Sözcü'den Soner Yalçın, çok Tarih, çok Anayasa Hukuku biliyor ya!.. "Damad Ferid mi? Tevfik Paşa mı?" diyor. Halbuki "Başbakan" seçmiyoruz. Aslında tartışma burada bitiyor.

     Ama ille de gerekliyse, Atatürk mezarında bir o yana bir bu yana dönüyor ve cevap veriyor:

     1- Tevfik Paşa, Milliyetçilerin baskısıyla Damat Ferit'in yerine Sadrazam oldu.

     2- Londra Konferansında sözü TBMM temsilcisi, Bekir Sami Bey'e bırakıp aradan çekildi.

     3- Böylece İngiltere ve Fransa, TBMM'yi resmi muhatap kabul etmek zorunda kaldılar…

     4- Yani Devletler Hukukuna göre Osmanlı Devleti aslında orada bitti. Bu, kansız bir devrimdi.       

     Bir yetişkin için Atatürkçülük, 23 Nisan müsameresinde mandolinle 10. Yıl Marşı çalmak değildir efendiler!.. Önce yedi düvele karşı "akıllı ve disiplinli" olmaktır. 

     Akordu "sol minör"e çekince bestesi güftesine denk gelen bu "şen sazın bülbülleri"nin ortak türküsü şu: "Siz aday belirleme hakkına sahipseniz, biz de beğenmeme hakkına sahibiz!.."

     Mademki Atatürk'ün yaptığı her şeye kefiliz; ona da "Topal Osman Ağa" cevap versin!.. 

     "Nah sahipsiniz!.."